Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Korkularla yüz yüze gelmek

Kabullenmenin gerçek anlamını öğrendiğim bir tecrübe yaşıyorum bu günlerde...
Amerika'da çok yakın bir arkadaşım, amansız bir hastalığa yakalandığını öğrenmemizden bir ay sonra aramızdan ayrıldı.
Benim ve ailesinin kollarında...
Böyle tepeden düşen, beklenmedik zor bir durumu kabul etmek ve sindirmek kolay değil tabii.

EL ELE UĞURLADIK
Ama merak etmeyin, kederli ve depresif bir yazı değil bu. Tam tersine, önceki gün yaşadığım ve kendi limitlerimi biraz esnettiğimi hissettiğim muhteşem bir tecrübeyi sizlere aktarmaya çalışacağım...
Ben çok korkak bir insanım. Çocukluğumdan beri yapım böyle, değişmiyor. Korkularımdan kurtulmaya çalışmayı çoktan bıraktım; onun yerine alışmaya uğraşıyorum.
Diğer taraftan bu korku, bugüne kadar beni kafama koyduğum şeyleri yapmaktan alıkoyamadı.
Önceki gün en büyük korkum ile yüz yüze geldim. Hatta el ele... Arkadaşım son nefesini verirken, hepimiz yatağının etrafında el ele toplandık. O bizi artık duymasa da, konuşarak ve en sevdiği müzikleri çalarak uğurladık onu...
Yanımızda bekleyen Hospice* hemşiresi, arkadaşım son nefeslerini alırken, müşfik bir ses tonu ile kan basıncının ve vücuda giren oksijenin çok azaldığını, ilerleyen dakikalarda beklenen fizyolojik değişimleri bize açıkladı. İçimizi rahatlatıyordu... Doğum gibi, ölümün de ne kadar doğal bir süreç olduğunu hissettirdi bize.
İlk defa böyle bir tecrübe yaşadım. Korkum hiç geçmedi, hatta korkunun kontrolü altında kalmakla, esiri olmamak arasındaki gidiş-gelişlerin, bedenimde yarattığı gerginliği atlatmakta zorlanıyordum. Bu, kederi ve korkuyu nasıl yönlendirebileceğine dair olağanüstü bir dersti benim için.

KEDERİNİZE İZİN VERİN
Hayat böyle işte; hiçbir şeyin garantisi yok, tam bir tesadüfler zinciri...
Bazen sıkı sıkıya tuttuğumuz şeyler, en beklemediğimiz anda elimizden kayıp gidiyor.
Çoğumuz böyle bir durumda içimizdeki acıyı, karşı koyma ihtiyacını, belki suçluluk duygusunu ve çaresizlik hissini taze tutmaya çalışırız. Halbuki asıl ihtiyacımız olan; tüm bu olumsuz hisleri, kendimize karşı şefkatten doğan bir doğruyla hizaya sokmak, sonuca da kendimizi bırakabilmektir.
Kederin kalbinizi açmasına izin verin. Böylece insanın içine derin bir huzur ve kabulleniş hissi yayılıyor.
En zor anlarınız, en güçlü olmayı öğrendiğiniz anlardır. İçinizdeki güç, hayatınıza kılavuz olsun. Huzuru, rahatı, anlamı ve güzelliği ancak böyle bulabilirsiniz hayatta.
Çünkü hayat, istediğimiz her şeyin hep istediğimiz gibi kalmayacağını öğretmeye devam ediyor.
*Hospice: Amerika'da ölümcül dönemdeki hastalara sosyal sigorta kapsamında verilen bir bakım servisi.
Amaç hayatı uzatmak ya da kısaltmak değil; hastanın son zamanlarını mümkün olduğu kadar rahat ve ağrısız geçirmesini sağlamak. Bu süre içinde eve gelen hemşireler son derece müşfik ve şefkat dolu. O en dehşetli ve sancılı süreçte, hastaya ve ailesine destek oluyorlar, süreci doğallaştırıyorlar. Muhteşem bir servis.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA