Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERT VİDİNLİ

Sanal işadamlarından gerçek işadamlarına

Bol gezmeli tozmalı İstanbul sokaklarında birçok şişme iş adamına rastgelmişimdir. Sabahları işe gider gibi yapıp tüm gün sosyal medyada takılır, toplantı görünümlü sosyalleşme aktiviteleri ile şehrin popüler restoran- barlarını gezer, spor salonunda kaslarını şişirip parlatırlar. Takım elbise-puro-özel şoför üçgeninde caka satarlar. Kimileri de buna inanır! Babadan miras kalan mesleğe saygıdan bu çakma 'Clark Kent' hayatını yaşarlar. Onlar 'mış' gibi yaparken, biz de inanmış gibi yaparız onların bu sanal iş adamlıklarına... Aslında iş adamı görünümlü sosyal kelebekler, İstanbul gece hayatının da rengidir. Ne de olsa onlar, locaların ve kulüplerin efendisidir. Bunları neden mi yazıyorum? 30'larının başındaki gerçek ve genç iş adamlarını, Türkiye sınırlarının ötesinde görünce alkışlayasım geliyor da ondan.

KİM BU TÜRKLER?

İşadamlığının hakkını veren, kültürümüzü ve alaturka yanımızı en doğru biçimde Avrupa'ya taşıyanlardan biri; Volkan Akkaş. Yedi yıl önce kurduğu catering firması ile bugün Kuzey Irak'tan Avrupa'ya binlerce kişinin karnını doyuruyor. Babasının ortak olduğu restoranlarda çalışma tecrübesi ve aldığı gastronomi eğitimiyle, işin tüm detaylarına hakim. 15 yaşından bugüne uzanan 15 yıllık bir tecrübeden bahsediyoruz, az değil. O yaşlarda birçoğumuz avare avare geziyorduk. "Kendimi bildim bileli yeme-içme sektöründeyim" diyen Volkan, bugünlerde hedeflerini Türkiye dışına taşımanın heyecanını yaşıyor. Kardeşi Okan ile beraber çıktığı bu yolda dümen onda! İstanbul Karaköy, Pera ve Kapalıçarşı'da açtıkları Ali Ocakbaşı'nda yeni nesil bir ocakbaşı trendi yarattılar. İşte o sınırdışı lezzet noktasının ilk durağı olan Amsterdam'dayız. Mekan, kentin en popüler ve cool mekanlarının arasında çok merkezi bir nokta olan Utrechtsestraat ile Herengracht'in kesiştiği yerde. Mekanı ilk açtıklarında 'Kim bu Türkler?' bakışlarına maruz kalmışlar. Şimdi ise bulundukları mevkinin en sevileni olmuşlar. Ne olursa olsun ocakbaşı kültürü, ne kadar Avrupalılaştırılabilir ki? Bu mekanda, bu sorunun cevabını fazlasıyla alıyorsunuz. Üstelik şaşlık, küşneme ve Ali Kebap'ın lezzetinden ödün vermeden... Dekor ve ambiyansta çevredeki mekanlara uyum sağlayarak yeni nesil bir ocakbaşı kültürü yaratmışlar. İstanbul'daki lezzet neyse, burada da o var. Ben de porsiyonları biraz abarttım sanırım! Amsterdam'da bulunduğumuz hafta, Avrupa'nın en önemli gurme festivallerinden biri olan Taste of Amsterdam vardı. Michelin yıldızlı şeflerin katıldığı, Amsterdam'ın en iyi restoranlarının yer aldığı bu etkinlikte, Ali Ocakbaşı da Anadolu mutfağından lezzetlerle yerini aldı. Bir ara çimlerin üzerinde Adana'sını dürüm yapıp yiyen Hollandalı kızlar gözüme çarptı. Vay be biz neymişiz böyle! Volkan ve Okan'ın bir sonraki hedefi Londra. Bakalım sonbaharda Soho'da açılması planlanan beşinci şubeleri ne kadar ses getirecek? Yerinde test edip göreceğiz.

AMSTERDAM'DA NERELER KEŞFETTİM?


Kasapta gizli gece kulübü: The Butcher, İstanbul'da eskittiğimiz bir trendin rüzgarı aslında. Üç yıl önce açılan kasap görünümlü gece kulübüne girdiğiniz anda, kendinizi ızgara köfte kokusunun içinde buluyorsunuz. O yüzden yanınızda bir şişe parfümle gidin; yoksa flört etme şansınız çok az! Bir yandan hamburgeri ayaküstü mideye indirirken, diğer yandan gizli bir kapıdan ortasında dev bir bar olan gece kulübüne giriyorsunuz. Barda takılmak çok keyifli; mekanın en sonundaki localara kadar gitmeye hiç gerek yok. Tasarım otel sevenler: Tasarımın Lady Gaga'sı diyorlar onun için... Marcel Wanders'dan bahsediyorum. Ünlü tasarımcının elinden çıkma bir otel Andaz. Amsterdam'ın duman altı haline renk ve enerji getiren bu otel, genç ve dinamik ruhu ile Alice Harikalar Diyarı'nda hissi yaratıyor. Liman'daki dev restoran: The Harbour Club; tuvaletinde dahi partileyebileceğiniz, her saniye DJ'lerin müzik yaptığı bir mekan. İstanbul'daki mekanlarda, asansör müziği tabir edilen müziklerle yemeğiniz çok sıkıcı geçebilir. Bizim DJ'ler, yemek yerken müzik yapmayı sevmez. Oysa bu mekanda, DJ her saniye iş başında. Duvarlardaki graffitileri, fabrikadan bozma atmosferi ile bu dev restoranda çatal-bıçakla ritim tutacaksınız çünkü servis çok yavaş. Neyse bu konuda şikayetçi olmayalım; Hollandalılar'ın huyu bu. Etrafta bekarlığa veda partisi yapan kız gruplarını süzerek vakit geçirebilir ya da bardaki yakışıklıları kesebilirsiniz. Şehrin biraz dışında, tam da adından anlaşıldığı gibi bir liman restoranı. Deniz ürünlerinde iddialı The Harbour Club, sıra dışı bir yemek deneyimi isteyenler için...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA