Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN CAN YANTIR

1 Türk, 1 Türk, 1 Türk

"Bir Türk dünyaya bedeldir." demiş atalarımız. Bence bu, dünya tarihinin en büyük paradokslarından biridir. İki Türk yan yana gelir, güçlerini birleştirir, dünyaya meydan okur; ama misal, 10 Türk yana gelir, birbirinin kuyusunu kazmaktan, toplam güç kapasitesini, bir Türk'ün bile altına indirir... Yani, öyle düz orantı, ters orantı mantığıyla açıklık getirilecek bir hadise değildir bu... Gerçek hayatta anlamlandırmak zorsa bunu, işi fıkralara bırakmak gerekir bazen. Nitekim, onlar, tek başımızayken nelere kadir olduğumuzu, biraz da gülümseterek anlatır. Şahsen bugüne kadar, '1 Türk, 1 Japon, 1 İngiliz' veya türev fıkralarının birinden de başımız öne eğik ayrıldığımızı hatırlamıyorum. Gelişmişlik listelerinde tur yediğimiz milletleri, ıssız bir adaya düştüğümüzde fena halde kıstırıyoruz ya... Yani ne bileyim, sanki biz millet olarak, bireysel takıldığımız zaman daha başarılı oluyoruz gibi geliyor bana... Çünkü biz bir araya geldiğimiz zaman kafayı değil, çeneyi çalıştırmayı tercih ediyoruz. İki kişi olduğumuzda konu başlığı genelde futbolken, üç ve üstü kişiden oluşan gruplarımızın gündemi; memleketin içinde bulunduğu durum ve gelişmiş ülkelerle arasındaki fark oluyor. Daha birkaç gün önce, gelişmiş bir Avrupa ülkesinde, birkaç Türk akşam yemeğine oturunca, konu döndü dolaştı, bizim ülkenin kural dinlemez yaşantısına geldi. Aramızdan biri, bunun sebebinin insanımızın yapısı olduğunu söyledi. Yani; kırmızı ışıkta geçiyorsak, yaya geçidinde yol vermiyorsak, hiçbir sıraya riayet etmiyorsak, bunun sebebinin genlerimizde olduğunu ima etmeye getirdi. "Bizim millet kendini 500 metreden belli eder" cinsinden, çok sosyolojik soslu ama temelde yavan bir benzetme kullanmayı da ihmal etmedi. Evet, bizim memlekette bir saygı problemi var... Evet, bizim memleketin şoförleri kaldırıma park ediyor... Evet, bizim memlekette sırada kuzu kuzu beklerken biri önünüze geçebiliyor... Evet, bu listeyi hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar uzatabilecek imkân tanıyor bu memleket bana; ama bunun sebebinin genlerimizde olduğunu zannetmeyin. Bu, işin kolayına kaçanların uydurması. İnsan, özünde kötü bir varlık zaten. Kendi hâline bıraktığında her türlü fenalığı da yapabilen bir varlık üstelik. Bu yüzden, modern toplumlarda kanunlar ve kurallar var; insanı azıcık dizginleyebilsin diye. Bu yüzden özde, İtalyan ile İsveçli, Alman ile Türk arasında, 'fenalık' ortak paydası düşünüldüğünde herhangi bir fark yok. Tek fark, onların, kuralların sıkı sıkıya belirlendiği, o kurallara uymayanların da itinayla cezalandırıldığı memleketlerde yaşıyor olmaları. Oralara gittiğinde her türlü kurala uyan, hatta ayıp olmasın diye, karşıdan karşıya geçerken yolun ortasında ikinci defa sağa-sola bakarak biraz da abartan arkadaşlarımın, Türkiye topraklarına ayak basar basmaz, her türlü kuralı çiğneme moduna geçmeleri bundan. Çünkü biliyor, burada kurallara uyması, kendi insani inisiyatifine kalmış. Modern toplumlar, kurallara uymanın zorunluluğunu, gözünü açtığında öğretiyor insana. Bir vakit, Norveç'teki ana okul eğitimi üzerinde bir belgesel izlemiştim. Çocuklara okuma yazmayı şu cümlelerle öğretiyorlardı: "Ben iyi bir insanım." "İyi bir insan olduğumdan, arkadaşlarımın haklarına riayet ederim." "Bu yüzden kurallara uyar, herkesin kurallara uyduğu mutlu bir ülkede yaşarım." Şimdi bu şekilde eğitilen bir çocuğun, büyüyünce arabayı emniyet şeridinden sürme ihtimali var mıdır? Ya da bilet kuyruğunda kaynak yapma ihtimali? Biz okumayı Ayşe'ye top atarak öğrendiğimiz sürece, masalarımızdan bu gelişmişlik geyiği eksik olmaz. Ve o top gidip geldiği sürece, fıkralarda buluşuruz, 1 Türk, 1 Japon, 1 İngiliz, kendimizi avuturuz...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA