Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN CAN YANTIR

Fosso Necdat

"Özür dilemek en büyük erdemdir." Fazlasıyla kullanılan ama bir o kadar da eksik bir cümledir benim için. Zaten bir cümle ne kadar kalıplaşmışsa, beni o kadar korkutur. En çok da böyle süslü cümlelerden korkarım. Hep bir çakallık, hep bir kolaya kaçma sezerim. Son zamanların en popüler aktivitelerinden biri, özür dilemek. Demokratikleşme hareketleri, ilk filizlerini beyinlerde verdi. Beyinler filizlendi ama hükmü, dilden ve elden başka hiçbir uzva geçmiyor maalesef. Ağzımızdan ve kalemimizden özür düşmüyor ama asıl kalbimiz, bu işten fazla nimetlenmiyor gibi geliyor bana… Bugünlerde herkes sırasıyla Ahmet Kaya'dan özür diliyor. Muhtemelen hayatında bir kez bile 'Fosso Necdat' dinlememiş onlarca yazarın köşesi, gözyaşlarıyla ıslanmış durumda. Merak etmeyin, kervana ben de katılmayacağım. Çünkü ne ağızlarında 10. Yıl Marşı, Ahmet Kaya'nın kafasına çatal-bıçak atan sözde vatanseverlerin tarafını tuttum ne de Ahmet Kaya, hep önüne koz olarak sürülen o "Şerefsizlerin ülkesi" cümlesini sarf ederken onun yanında oldum. Gerçi o açıklamayı, tam da bize aksettirilen şekilde yapmış olduğundan hâlâ şüphelerim var ama...

ONUNKİ DE SES Mİ?
Nasıl olmasın? Belki hatırlarsınız, 90'lı yılların sonuydu. Ana haberlerde; hayvanlar alemi, kamera şakası gibi boş VTR'lerin yayımlandığı dönemlerdi. Sözde, insan sesini analiz eden bir makine ve o makineyi icad eden bilim adamını bulmuştu, bizim haberciler. Makineye; Bülent Ersoy, Tarkan, İbrahim Tatlıses ve Ahmet Kaya'nın şarkıları dinlettirilmişti. Diğer üçlünün sesine hayran kalan makinenin, Ahmet Kaya ile ilgili vardığı analiz sonucu şöyleydi: "Şarkıdan başka her şeye benziyor." Bu yorum da ekrana büyük puntoyla bindirilmişti. Yani, Ahmet Kaya'nın ipi, o talihsiz ödül gecesinden çok önce çekilmişti. Bu da toplumun bilinçaltına yerleştirilmişti. Bizde hep böyle olur; önce dedikodu şeklinde başlar, sonra işin aslı ortaya çıkar. Dünyada, gerçeğe en yakın dedikodu bizim topraklarda yetişir çünkü... Makine beğenmemişti ama ben Ahmet Kaya'yı sapına kadar sanatçı olarak görürüm. O, bu toprakların en önemli sanatçılarından biriydi. Kabul edilsin veya edilmesin; sazındaki her tel, bu ülkenin gökyüzünde titriyordu. Hele bir de Yusuf Hayaloğlu aldı mı eline kalemi; dinlemeye doyum olmuyordu. İkisi de yok şimdi. Biri, çıkıp anadilinde klip çekmek istediğini söylediği için bu topraklara hasret gitti; diğeri de onun hasretine dayanamayıp gitti. O gün, havada uçuşan yemek takımlarına siper olmayanlar da, bugün köşelerinden sahte demokratlık sergiliyor. Ve ruhlarını, özür dilemeli iki satır yazı yazarak temizleyeceklerini zannediyorlar. Ama unutmayın ki özür, bir arınma değildir; her özür yeni bir sorumluluktur. Aynı özrü bir daha dilememek için imzalanmış bir senettir. İşte bu yüzden, Ahmet Kaya'nın fikir hürriyeti engellenirken karşı koyamadıkları için özür dileyenlerden; ben, aynı hürriyetler şimdi kısıtlanırken, cengaver olmalarını beklerim.
Dünyanın, alanında en önemli bilim adamlarından Prof. Dr. Mehmet Haberal, en verimli yıllarını hapishanede çürütürken, o özür listesinin başlarında olanlardan bir ses duymak isterim. "Bu adamın, dava sürerken, bir şekilde ameliyatlarına devam etmesi sağlanamaz mı?" sorusunun sorulmasını beklerim...
Sırf devlet büyüklerini protesto ettiler diye ceza alan veya tartaklanan öğrenciler hakkında iki satır yazmalarını beklerim...
Bu ülkenin seçilmiş yöneticileri, ellerine ip bağlanarak göz altına alınırken, ses çıkarmalarını beklerim...
Sağ-sol, Kürt, Türk, Çerkez, Laz, Alevi, Sünni... Bu topraklarda yaşayan ne kadar insan varsa, ayırt etmeden haklarını savunmalarını isterim...
Yoksa, dilenen özrün en ufak bir değeri yoktur. Çünkü dilenen her özür, daha sonra dilenmesi muhtemel özür sayısını azaltabildiği oranda değerlidir.
İşi, 'hem yap hem özür' dile kıvamında idare edenler unutmasınlar ki, adamına göre layık gördükleri özgürlük, gün gelir kendilerine de lazım olur. Aynen Ahmet Kaya'nın 'Fosso Necdat'da dediği gibi: Gene bir gün böyle çalım Yürüyorken zalım zalım Demişler ki gel bakalım Şak tirina nirinom da Şaka şuka da tirinom...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA