Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN CAN YANTIR

Oyuncak her yerde oyuncak

Yıl:1984 Coğrafya: Kuzeylerde bir yer Kişi başına düşen milli gelir: 10 binlerce dolar. Bir çocuk, her Pazar sabahı erkenden uyanır. Atlar bisikletine doğruca babasının sahip olduğu dükkana gider. Medeni bir ülkedir, beş yaşında bir çocuk bile, kendisine ayrılmış özel bisiklet yolunda güvenli bir şekilde ilerleyebilmektedir. Babasıyla bir anlaşma yapmıştır; her pazar sabahı erkenden işe gelecek, hafta sonu gazetelerinin verdiği ekleri, ana gazetenin içine yerleştirecektir. Ortalama bir saat sürecek bu çalışmanın karşlığında da para alacaktır. Her pazar alır parasını ama her pazar sabahı da aynı pazarlığı yapar; işe başlamadan, parasını peşin alır. Bir saat çalışır ve yaşıtları henüz uyanmaya başlarken, alın teriyle kazandığı parasını cebinde koyarak ayrılır dükkandan.

HER HAFTA AYNI DÜKKAN
Rotası hiç değişmez, kutsal bir ayinin parçası gibi, kasabanın tek oyuncakçısına gider. Hafta boyu her gün önünden geçerek, parasının yeteceği parçaları gözüne kestrimiştir zaten. Liste bellidir, ihtiyaç duyulan tek şey paradır; o da kazanılmıştır zaten. Pazar sabahlarının beklenen müşterisidir. Dükkan sahibi onu güler yüzle karşılar. Gözü, vitrinin en nadide parçalarında olan bu çocuğu, parasının yettiği oyuncaklara yönlendirmek için çok çaba sarf eder. Parasının yetmeyeceğini bile bile, bütün oyuncaklara bakar, cebinde o gün kazandığı paranın gururuyla dolaşan çocuk. Saatlerce kalır oyuncakçıda. Ama her seferinde küçücük bir oyuncakla ayrılır. Kimi zaman minyatür bir uçak, kimi zaman plastik bir yılan, kimi zaman maket otomobil… Bütün hafta, aldığı o oyuncakla oynar. Bozmaktan korkmaz, kırmaktan da… Nasıl olsa bir Pazar sabahı yine erkenden uyanacak, yine çalışacak, yine para kazanacak ve yine o oyuncakçıda alacaktır soluğu. Dünyanın en müreffeh ülkelerinden birinde yaşamaktadır. Her pazar sabahı, tatlı uykusundan uyanmasa bile, devlet ona oyuncaklarla dolu bir anaokulu hizmeti sunmaktadır zaten. Ama o her hafta, bıkmadan, ellerini gazete boyası yaparak kazanmak ister parasını. Böylece, canı hangi oyuncağı isterse onu alabilecektir. Her hafta başka bir oyuncak. Düşünsenize…

OYUNCAK HAYAL GÜCÜDÜR
Yıl: 2010 Coğrafya: Eski kıtada bir yer Kişi başına düşen milli gelir: Onlarca dolar (O da iyimser ihtimal.) Dünyanın bütün yardım kuruluşları bu coğrafyada cirit atmaktadır. İnsanoğlu Ay'a çıkmıştır, uzayın sınırlarını zorlamaktadır; ışınlanmaktan bahsetmekte, geleceğin beslenme sistemleri üzerine plan yapmaktadır. Ama bu coğrafyadaki çocuklar hâlâ bir dilim ekmek bulamamakta, temiz su kaynaklarına ulaşamamakta, vicdanını rahatlatmak isteyen bir takım Hollywood yıldızlarının fotoğraf arkadaşı olmaktadır. Bir de etkileyici kapak yapmak isteyen haber dergilerine… Oysa onlar, tüm imkansızlıklarına rağmen çocuktur. Ve çocuk, bulduğu her fırsatta oyun oynamak ister. Bunun için de paraya ve teknolojinin son nimetlerine ihtiyaç duymaz. Bir şişeden, bir daldan, kimi zaman çöp diye atılmş bir kutudan bile yapabilir oyuncağını. Çünkü oyuncak hayal gücü demektir. Hayal gücünün coğrafi sınırları yoktur demek de yanlış olmaz. Nasıl mı?

AYA ÇIKAN OYUNCAK
Astronot David Scott, heykeltıraş Paul van Hoeydonck'tan oyuncak bir astronot yapmasını ister. Hem hafif hem son derece dayanıklı olması istenilen oyuncak, Apollo 15'in içinde Ay'a götürülecektir. Proje, ticari bir kaygı içermez; çünkü amaç, Ay'a bir armağan sunmaktır. Hoeydonck'un yaptığı oyuncak, 26 Temmuz 1971 günü, Ay'a çıkan mekikte yerini alır. Ay'a bırakılan oyuncağın yanına bir de plaket konur; plakette, o güne kadar uzaya çıkan ama yaşamını yitiren sekiz Amerikalı astronot ve altı Rus kozmonotun ismi yer almaktadır. Oyuncak, bir kez daha insanın hayal gücünün sınırlarına eşlik etmiştir. Kara Kıta'nın çocuklarının da hayal gücü sınırsızdır. Çünkü oyuncaklarını kendileri yapmak zorundadır. Bu yüzden onlar etrafa bir başka bakar. Onların algıları, önlerine hazır oyuncaklar verilen diğer yaşıtlarından çok farklıdır. Bunu fark eden Alman fotoğrafçı Andres Teichmann geçen ay bir sergi açtı. Sergide, fotoğrafçının Afrika'nın en fakir bölgelerinde çektiği oyuncak resimleri var. Çocukların etraflarında buldukları malzemelerle yaptıkları oyuncaklar, Avrupa'nın en medeni yerinde, ziyaretçileri hayrete düşürüyor. O emek ve o hayal gücü, kişi başına düşen milli gelirle ifade edilemiyor çünkü…

ÇOCUKLUĞUMU DÜŞÜNDÜM
Resimleri görünce aklıma çocukluğum geldi. İsveç'in soğuk kışında her pazar uyanıp, gazeteleri tasnif ederek kazandığım ilk parayı düşündüm. Belki bir gün sonrası için para biriktirememiştim ama bugün, ihtiyacım olduğunda, bir yerlerden yardıma koşan hayal gücümün, o günlerin eseri olduğunu biliyorum. O tahta uçaklardan kurduğum ilk havayolu filom, kumda havaalanı yapıp, temsili kule konuşmaları yapmam… Temiz su kaynağına ulaşamıyor olsa da, emin olun Afrika'daki her çocuk aynı hayal gücüyle, aynı umutla sarılıyordur oyuncağına; satın aldığı değil, kendi yaptığı oyuncağına… Hayal gücü, koşul dinlemiyor. İsveç'te de aynı, Afrika'nın ortasında da. Yeter ki o hayal gücünü ortaya çıkaracak sebep olsun. Oyuncak, bunların en önemlisi. Oyuncak her yerde oyuncak…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA