Pazar günü tüm dünya gibi biz de Felix Baumgartner'in uzay atlayışını saniye saniye izledik.
İnsanlık için büyük, marketing açısından daha büyük bir adımdı. Sponsor firma, beş yıllık emeğinin karşılığını, bu organizasyonu tam iki saat boyunca milyonlara izleterek aldı. Aldı ama adam uzaydan atladı, tasası bize düştü sayın okuyucu. Bakın Felix bizi nasıl parça parça böldü...
'İmkan olsa biz de yaparız'cılar... En son David Copperfield geldiğinde hortlamıştı bunlar. Kimse size "Yapamazsınız" demedi zaten. Biri hazır yapmış, biz de onu konuşuyoruz.
Siz yapın, sizi de konuşalım...
'Felix Türk olsaydı'cılar... Türk olsaydı annesi ne derdi? Sevgilisi nasıl tepki verirdi? Mahallede heyecan yaratır mıydı? Günün sonunda varacağımız nokta şudur; adam Türk olmamakla isabetli bir iş yapmış.
'Ya Felix üzerimize düşerse?'ciler... Düşmez arkadaşım. Adamlar beş yıldır çalışıyor bu işe; ineceği yeri de elbet hesap etmişlerdir. Adamın uzaydan değil de, paraşüt kulesinden atlamış kadar rahat inmesi ondan zaten; siz hiç merak etmeyin.
'Neil Armstrong mu, Felix mi?'ciler... "Ay'a gerçekten çıkıldı mı, yoksa hepsi bir Hollywood prodüksiyonu muydu?" diye düşünenler dün hortladı ve ikiliyi karşılaştırmaya çalıştı. Ne biri, ne öteki; ikisi birden iyi.
Bu atlayışın insanlık açısından önemi ne olur bilmem ama yıllar önce Ay'a inişi radyoda dinleyen büyüklerimizin ne hissettiğini anlamak için iyi bir deneyim oldu; bu kadarı da bize yeter.