Aşağıda hiçbirinizin okumayacağı bir tekzip göreceksiniz. 20 yıldır bu meslekteyim, tekziplerin hiçbir zaman okunmadığını, bu yüzden de gazetelerde hacim olarak yer kaplamaktan başka bir işe yaramadığını çok iyi biliyorum. O yüzden hukuksal terimlerle bıd bıd lafı uzatmadan size minik bir açıklamada bulunayım. Bundan aylar önce Seray Sever'in yapım şirketinin, 'Sen Harikasın' isimli diziyi bir kanaldan diğerine transfer ederken oyuncularına para yerine hava verdiğini, bunun da oyuncu kadrosunu çok kırdığını yazmıştım. Sonra da o kadroya hitaben "Eee balık baştan kokmuş, Seray Sever'in yapım şirketinde bir işe kalkışmanız hataydı zaten" demiştim.

SEVMEK ZORUNDA MIYIM?
İşte bu yüzden Sever bana tazminat davası açmış. Kendisini sevmek zorundaymışım gibi... Ona saygı duymak zorundaymışım gibi. Poposunu milyonların gözü önünde Ali Poyrazoğlu'na kahkahalar eşliğinde elletmemiş gibi. Sunuculuğunu yaptığı programda Dilruba Saatçi, 'Latife ve Fikriye' adlı oyununda Atatürk'e aşık olan iki kadını canlandırdığını söyleyince araya girip "Atatürk, hem Kurtuluş Savaşı'nı yapmış hem de iki kadını idare etmiş. O bile böyleyse şimdiki Türk erkekleri neler yapmaz'' dememiş gibi... Sonra da yaptığı gafı toparlamak için "Latife Hanım'ın Atatürk'ün eşi, Fikriye Hanım'ın ise ona âşık bir kadın olduğunu yeni öğrendim'' dememiş gibi... Dava dilekçesinde kendisinin 'onur, şeref ve saygınlığını rencide ettiğim' iddia ediliyor. O işi ben yapmadım ki! İnsanoğlu ağzından çıkanlarla, yaptıklarıyla en büyük zararı yine kendisine verebiliyor.

BENCE SUÇ DEĞİL
Ayrıca şöhret beraberinde itibar ve saygınlığı da otomatik olarak getirmiyor. O mesnetleri özünde yaşatıp yansıtır insan. Ben Sever'de bunları göremedim, demek istedim. Bunun suç olduğunu da düşünemedim. Hâlâ da düşünmüyorum. Haa bu arada söz konusu dizinin transferinde oyuncuların çıkarıldığını da işkembeden uydurmadım. Bizzat birinci ağızlardan duyduğumu ilettim. Ben bir kanalım yani... Elçiyim... Zevalim olmaz!