Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Gözüme bu aralar beyaz cam kaçtı

Kış geldi; eve kapandık, hayatımızın başrolüne yine televizyon geldi, yerleşti. Bu ara benim de gözüme bunlar ilişti:
Ayşe Kulin'in romanından televizyona uyarlanan 'Veda'nın ekrana erken vedası hiç şaşırtmadı.
Kitabı çok sevmiş biri olarak dizi versiyonunu merakla bekliyordum doğrusu ama daha ilk bölümde hayal kırıklığım büyük oldu.
Keşke kitaptaki hikayeye bire bir sadık kalınsaydı.
Mehmet Aslantuğ'un canlandırdığı 'Mehmet Reşat' karakterine yasak ilişki uydurulmasaydı mesela. Kitapta böyle bir kadın ve hikaye yok çünkü.
Bir de hikayenin çok ama çok ağır ilerlemesi de dizinin sonunu getirdi bence.
İzlerken 'Haydi tempo, tempoo' diye bağırası geliyordu insanın.
Oysa elde bu kadar sağlam bir öykü ve oyuncu kadrosu varken, 'Veda'nın en az iki sezon bizi ekrana yapıştırması lazımdı.
Ama işte helvanın kıvamı bir türlü tutmadı ve canım malzeme elde kaldı.

HEP KAZIK YİYORUM!
Arkadaşlarına kıyak yapmak ve elde avuçta ne varsa paylaşmak konusunda üzerime çok az insan tanırım.
Evet, çok verince çok da kazık yerim ama bu huyumdan asla vazgeçmeyi düşünmüyorum çünkü ben insanları böyle sevmeyi seviyorum.
Karşı taraf insan evladıysa bunu anlar ve kıymetini bilir, başka bir evlat çeşidiyse de o onun sıkıntısı. Beni ilgilendirmez.
Benim bildiğim, insan dediğin arkadaşını korur kollar.
Beyazıt Öztürk'ün yaptığı gibi...
Denizbank reklamlarının sonuncusunda en yakın arkadaşı Kubat'ın da yer almasını sağlamış Beyaz.
Yalnız şöyle bir sorun olmuş; yazılan metin öyle uyduruk ki Kubat ve 'Yahşi Cazibe'de 'Simge' rolüyle yıldızı parlayan Hande Katipoğlu reklam filminde çok kelebek gibi durmuş.
Gerçi o seriye Beyazıt Öztürk ve Erdal Özyağcılar dışında kim girdiyse 'Bu ne alaka şimdi?' dedirtmişti ya, neyse...

BİR SORUN VAR
Beyazıt Öztürk demişken; 'Yalan Dünya'nın da günü değişmiş. Umarım yakında yayından kalkmaz çünkü bir dizinin günü ve saatinin değişmesi, reyting dünyasında hiç hayra alamet değildir.
Bu dizide baştan beri bir sorun var ama ne?
Beyaz'ın ve Gülse Birsel'in 40'lı yaşlarındayken 30'lu yaşları canlandırmaya çalışması mı itici gelen acaba?
Yoksa 'ürün yerleştirme' konusunun abartılmış olması mı?
Umarım sadece günü değişmekle kalır.

TÜRK İNSANI OKUMUYOR!
Türk insanının kendini ifade etme konusunda yaşadığı sıkıntının tek bir sebebi var; o da okumamak!
Okumuyoruz kardeşim...
Kitap okumuyoruz, dergi okumuyoruz, gazete okumuyoruz.
Okumadığımız için de yazamıyoruz. İnsan konuştuğu dilin nasıl yazıldığından bihaber olabilir mi?
Olabilirmiş. Sosyal medya ve televizyon bize bunu gösterdi.
Kelimeleri bilerek abarmaktan söz etmiyorum ama gerçekten -de'leri -da'ları bile ayırmaktan aciz olanlar beni çok şaşırtıyorlar.
Haber bültenlerinde, canlı yayınlarda alt yazılara bir dikkat edin. Asıl facianın büyüğü orada.
Eleman sanki internette arkadaşıyla geyik yapıyor; öyle bir laubalilik içinde yazıyor. Anlatım bozuk, en basit dilbilgisi kuralları uygulanmıyor.
Sadece yazarken değil konuşurken de ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor.
Özellikle sabah programlarına çıkanlara, evlilik programlarındaki insanlara bir bakın. Ağlayasınız gelir.
Türkçe gerçekten çok zor bir dil demek ki... Burada doğup büyüyen bile doğru düzgün yazıp konuşamıyorsa...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA