Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Kötüye inanmaya programlı mıyız?

Yoksa siz de iyi eleştiri duyunca duymazdan gelenlerden misiniz? Yoksa siz de iyi eleştiriler alınca mütevazı olmaya çalışanlardan mısınız? Yoksa size de iltifatlar pek inandırıcı gelmiyor mu? Ya sahi biz neden iyi eleştirileri yarım kulakla dinlerken, kalbimize tam alamazken kötü eleştirileri unutamıyoruz? Kötü eleştiriler neden günde beş öğün kulağımızda yankılanıyor, kabus kıvamında uykularımızı bölüyor? Yoksa biz kötüye inanmaya mı programlıyız? Hadi örnekleyelim... Biri bize işimizde çok başarılı olduğumuzu söylediğinde, etkisi cümle bittikten 5 saniye sonra geçer. Ama sonra biri çıkıp kusurlarımızı sıraladığında etkisi aylarca geçmez. Yolda karşılaştığımız biri "Süper gözüküyorsun, kilo mu verdin?" çekse, genellikle şöyle deriz: "Yoo bir şey yapmadım, kıyafettendir..." Ya biri bize aniden, "Kötü görünüyorsun, neyin var?" deyiverse o andan sonra kurup dururuz. Hasta mıyız? Neyimiz var? Gibi gibi gibi... Diyelim biri yanımızdaki karşı cins için, "Çok tatlı, ne kadar da yakışmışsınız" buyursa, biz o anlık gülümseriz. Ama biri çıkıp ona burun kıvırsa yanımızdakine kurulmaya başlarız. İyi de niye? Niçin sadece bir kötü eleştiri, bildiklerimizi ışık hızıyla unutmamıza yetiyor? Bir bilmecem var okurlar: Bu özgüven eksikliğimiz mi? Onaylanma ihtiyacımız mı? Nedir? Nedir? Bilemiyorum. Sanırım bir tek şunu bilebiliyorum. Olumlu eleştirilerin tadını çıkarmayı, olumsuz eleştirilerden de gereken payı alıp kenara koymayı becerirsek derin bir nefes alabileceğiz. Yani... Sanki...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA