Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Ben kaderime yanarken sen söyle Sezen Abla

İyi haftalar sevgili okurlar! Haftanın şu sıkıcı ilk gününde konumuz aşk! Zaten deli gibi koştururken, faturaları ödemeye çalışırken, günlük hayatın sıkıntılarıyla savrulurken derinden derinden hepimizin derdi aşk değilse nedir ki? Bugün aşkın, 't' halindeyiz. Yani talihsizlik hali. Hani vardır ya, bazı insanlar kalple mantığı karıştırmayı beceremezler. Hep aynı filmi görür dururlar. Büyük heyecanla başlar ilişkileri, büyük umutlar ve kalp çarpıntılarıyla... Ve sonra, maalesef sonra kafayı duvara toslarlar. Yine yanlış kişiyi itinayla bulup seçmişlerdir. Konforsuz aşkları seçmek onların uzmanlık alanıdır zaten. Huzurla, sabitlikle, sükunetle, orta halli ilişkilerle ilişki kurma işini kıvıramazlar bir türlü.

MEZARIMA BİLE GELMESİN
Dinlemezler arkadaşlarını, ablalarını, bir bilenleri... Bile bile parmaklarını ateşe sokarlar. Cızz olur! Zaten hep cızz oluyordur onlara. Hayatın bir sürü dalında pekiyle geçerken, aşkta sınıfta kalırlar, bu işin kurulu olsa geçerlerdi belki ama o da yok ki... İşte bir gün bütün bunları düşünürken, yaş tahtaya basma rekoru kırarken, evde oturmuş kaderime ağlarken, bir geceme daha Sezen şarkıları eşlik ederken ve artık utancımdan ablama bile anlatamazken bir şarkı çıktı içimden, o anda konuşmaya yüzüm tutmayan ablam tuttu elimden.... Şöyle çıktı ilk sözleri 'Abla'nın: "Sözlerini anlamadan o şarkıları dinlerdim Fransız filmlerini sevmez, onun için izlerdim Konforsuz pansiyonları yanında sevdim Reçele peyniri karıştırmayı ondan öğrendim..."

DİNLEDİM DEMLENDİM
Eee... Aşk böyle bir halt ya, yapmadığını yaptırır, sevmediğini sevdirir, bilmediğini öğretir adama. Afili bir laf çakarsam yazının tam ortasına; aşk kendini bırakıp karşındaki oluvermektir işte. Peki sonra ne olur ya tokadı yiyip oturunca, ne dersin ablana? Alın devamı...

***

"Mezarıma bile gelmesin çok çektirdi o bana (reçelden mezara bu kadar hızlı geçiş, maşallah...) Nasıl da safmışım, inanmışım be abla Gözlerime bakıp da aşkından ağlarken bunu bana nasıl yapar söyle be abla..." Nakarat gelir, kızımız hem kırıktır, hem isyanlardadır. Tipik aşk acısı halleri işte... Karşısına biri çıksın görürüm onu ben, "Aman da aşk ne güzel ablacııım diye diye bağırır." Neyse nakarat: "Abla abla aşkların pili bitmiş Abla abla mantık iyi işmiş Abla abla sen hep haklısın ya Abla abla paydos valla..." Sonra kız düşünmeye başlar ve şöyle sürer şarkı... "Anladım ben bu işi bir türlü çözemedim (çözsen zaten böyle salaklıklar yapmazdın be kızım!) Baktım dinledim demlendim değişmedim (değişsen şaşardım...) Konforsuz aşkları kim bilir niye seçtim (ah bir bilsem!!) Kalple mantığı karıştırmayı niye bilemedim (şapşalsın da ondan!) Mezarıma bile gelmesin çok çektirdi o bana (gelir canım gelir son görevdir...) İçimde çalıyor bir kırık alaturka Ben kaderime yanarken sen söyle Sezen Abla (Sezen olmasa acıların şıklığı olur muydu ki?) Duramasın o kalpsizin oğlu sarı odalarda (kahrolsun!)"

NEYNEP'E HEDİYE OLSUN
Ve şarkı biter! Ablasından fırça yememek için ona açılamamış yazarınız bir 'ohh' çeker. Evet ya, şarkıların en kıyak yanı da bu bence. Acılara hava veriyor, yaraları sarıyor şarkılar. Şerdeki hayır olup çıkıyor üzüntüler, dertler. Ben ablamı çok seviyorum a dostlar. Bazen çekiniyorum, bazen utanıyorum, sıkılıyorum hatalarımı ona anlatmaktan ama biliyorum o benim ablam. Ablalar ne içindir? Hayat öpücüğü içindir, şefkat içindir, sarsıp sizi kendinize getirmek içindir, bu hayatta asla yalnız kalmayacağınızı bilmeniz içindir. Eh bu kadar muhteşem bir insana Neynep'ime benden hediye olsun bu şarkı. Ama peşin peşin söyleyeyim, onu çileden çıkartmayacağıma söz veremem. Bu da kardeşlerin temel görevidir zaten.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA