Bazı yakıştırmalar kafamı karıştırıyor. Mesela; iki ünlünün ilişkisi neden hep 'büyük aşk' ilan ediliyor. Ünlü olunca, ille de aşkın büyüğünü mü yaşayacaksın, aksi kurtarmaz, karizma kaldırmaz mı yani?
Herkesin aşkı en büyük, anasını satayım.
E peki bu kadar ayrılık niye?
Aşklar öylesine kocamansa, iki gün içinde başkasıyla fingirdemek ne iş?

ÇITIR BİR AŞK
Son günlerde iki ünlü pop yıldızı çıtırın ayrılışına takıldım.
1994 doğumlu Justin Bieber ve 1992'li Selena Gomez ayrılmışlar.
Haberin başlığı her yerde tek; "Büyük aşk bitti."
Birbirlerine pek yakıştıkları aşikardı da, ne büyük aşkı yahu?
Bildiğin küçük aşk onlarınki.
Çıtır aşk, mini mini aşk, hani isteseler de büyük olamaz.
Büyük aşk dediğin zaten öyle durmaz. Hem herkesin aşkının büyük olması da gerekmez.
Her ilişkinin adına 'aşk' deme hastalığımızla, omuzlarımıza niçin ağırlık alıyoruz ki? 'Büyük aşk' dediğin şey, başına bir kez gelirse şanslısındır ya da şanssız, bilemedim şimdi... Seni acayip değiştirir büyük aşk; duvarlara çarpar çarpar böler. Başka bir şey çıkarır içinden.
Tarifsizdir. Tuhaftır.
Dışarıdan garipsenir.
Yabancılaştırır.

DAĞILIRSIN
Yıkarsın, yakarsın, dağılırsın.
Kavuşmanın şiddeti, ayrılığın öfkesi benzemez kimseninkine.
Sıradan değildir büyük aşk.
O yüzden adı 'büyük aşk'.
Gaz basılmış tutku değil, el âlemi kıskandırma arzusu değil, hedef değil, eğlence değil, yan yana yakışma değil, merak değil, ilişmek değil, yanaşmak değil, geçici park yapmak değil, güvenli alan değil, eksiği tamamlamak değil; başka bir şey 'büyük aşk'.
Küçücük çocuklara yüklemeye ne gerek var.