Hürriyet Gazetesi muhabiri Cenker Tezel'in kelepçeli fotoğraflarını görünce daha da kötü oldum. Dünkü yazımda Al Jamal'in önünde Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin oğlunun fotoğrafını çektiği için korumalar tarafından dövülen, makinesi kırılan Cenker'in yaşadıklarını detaylı bir şekilde anlatmıştım. Beni en çok üzen, Türk korumaların (devlete bağlı) olaya seyirci kalması. Sultanahmet Adliyesi'ndeki savcı çağırmasa, Cenker'i döven şahısın ifadesi bile alınmayacaktı! Bu nasıl bir çifte standarttır? Dün Cengiz Semercioğlu durumu harika özetledi: "Biz de mi Kaddafi'nin elini öpsek?" Benim asıl merak ettiğim, Türk polisinin magazin basınına yaklaşımı. Herhalde onlar da magazin basınından şikayetçi! Magazincilerin maruz kaldığı bu haksız durumdan aslında sanatçılar da suçlu... Para kazanacakları işte PR yaparken hiçbir şey yok, gece bir yerde görüntülendiğinde ise kıyamet kopuyor. Ne yazık ki, bizim ünlüler 'celebrity' kavramının farkında değil. Okan Bayülgen gibi şovmenler gece-gündüz magazincileri aşağılıyor... Peki, ne oluyor sonunda? Bu şov programlarını, sanatçıların aşağılayıcı açıklamalarını okuyan, izleyen halkın bilinçaltında magazincilere karşı bir önyargı oluşuyor. Polis de halktan biri; akşam Okan'ı izleyince ertesi gün magazin muhabirinin işini yapmasını engelliyor. Eğer fotoğrafı çekilen kişi Kaddafi'nin oğlu gibi önemli birisiyse de onların safına geçip, görüntüleri almaya çalışıyor. Muhabirin dayak yemesini izlemekle yetiniyor. O da yetmiyor, dayak yiyen muhabire suçlu gözüyle bakıyor, nezarette tutuyor, kelepçe takıyor!