İngiliz vatandaşı Colette Armand (24), çok zengin bir ailenin çocuğu olarak hep lüks içinde yaşadı. Dünyanın en seçkin üniversitelerinden biri olan Sorbonne'da edebiyat okurken eğitimine ara verip, Afrika gezisine çıktı. Kenya'da yetim çocuklara yardım etti. Ve bir gün avdan dönen bir Masai savaşçısını gördü. Genç kız, sırtında öldürdüğü aslanı taşıyan savaşçı Meitkini'ye o anda aşık oldu. Şimdi çamurdan bir evde yaşayan Colette, Meitkini ile evlenmeye hazırlanıyor. Ailesi ise kızlarıyla görüşmeyi kesti. Colette'in üzerine kuma da gelebilir ama o "Meitkini'yi o kadar çok seviyorum ki başka kadınla evlense bile ondan vazgeçmem'' dedi... Bu haberin başlığı sizce ne olmalı? "İşte aşk bu", "İşte gerçek aşk" dediğinizi duyar gibiyim. Posta'nın attığı "Siyah&Beyaz bir aşk masalı" başlığı da olabilir. Ama ben biraz ayrıntıya girelim istiyorum... Colette'in Meitkini'yi görür görmez aşık olduğu ana! Meitkini sırtında öldürdüğü aslanı taşıyordu. Bu an tamamen bir güç gösterisiydi. Tıpkı belgesellerde vahşi hayvanların dişiyi elde etmek için kapışması gibi... Bir aslan, bir dağ keçisi ya da bir goril hiç fark etmez... Kim rakiplerini dize getirirse dişinin kalbini kazanır. Bazılarını kızdıracak ama benim bu haber için başlık önerim: "Kadınlar güce tapar"... Evet, her insan güce tapar, 'güç=para' da diyebiliriz. Ama bu aşk hikayesindeki güç tamamen içgüdüsel temellere dayalı... Ve benim naçizane görüşüm kadınlarda bu olgu daha fazla. Bu durum da genelde kadınların annelik içgüdüsüne ve korunma isteğine bağlanıyor. Bir de doğada seçici olan dişidir. Dişi de hayatta kalmasına en çok yardımcı olacak olanı, güçlüyü seçer. Şimdi bu yazdıklarımın üstüne "Yeni yasa tasarısında kadınlara 'pozitif ayrımcılık' uygulansın mı?" diye sorsam... Yanıtlarınızı bekliyorum.