2 Mart 2013 tarihinde yayınlanan 'Şanslı Masa' programına katılan Mine adlı bir kadın; sunucuların yönlendirmesiyle teyzesini sinirlendirip kılık kıyafetini şu sözlerle eleştirdi:
"Rujun hiç yakışmamış, küpelerin de avize gibi. O küpeleri Afrika kabileleri bile takmıyor. Zevksizsin, yaşının kadını değilsin. Muşmula suratlısın. Yiye yiye dubaya dönmüşsün, karnın olmuş kat kat. Göbeğin dubleks ev gibi."
Haliyle kadıncağız ağladı.
RTÜK bu açıklamayı, 'Kişinin onurunu zedeleyici, aşağılayıcı, küçük düşürücü nitelikte' buldu ve Kanal D'ye 400 bin 136 lira ceza kesti.

CEZALAR ÇOK AĞIR
Ağlayan teyzenin şikayetçi olduğuna dair bir bilgi yok haberlerde.
"Teyzenin şikayetçi olmasına gerek yok" diyorsanız eğer; meseleye teknik açıdan, televizyon yayıncılığı penceresinden bakmak gerekiyor.
Evet, sözler çok ağır ama bu sözler, formatı eğlendirme amaçlı olmayan bir programda, canlı yayında söylenseydi; cezayı hak ederdi.
'Şanslı Masa' gizli çekimle yapılan, güldürmeyi amaçlayan bir yarışma. Zaten programda da söz konusu şakadan sonra teyzeye gerçek açıklandı, yeğeni 5 bin lirasını aldı.
Peki, "Göbeğin dubleks ev gibi" sözü bir komedi dizisi ya da filmde söylenseydi ne olacaktı? Benzerleri söyleniyor zaten. 'Şanslı Masa' da eğlencelik bir program değil mi?
RTÜK, son dönemde verdiği cezalarda haksız kararlar da alıyor. Bu haksız kararlarda da kantarın topuzu kaçıyor.
'Şanslı Masa' örneğinde olduğu gibi uyarı ya da çok küçük cezalar alması gereken programlara astronomik cezalar kesiliyor. Bu, bütün kanallar için geçerli.
TV sektöründe eskisi gibi paralar kazanılmıyor artık; kanal enflasyonu yüzünden reklam pastası küçüldü.
İş yapmanın böylesine zor olduğu bir piyasada, bu kadar ağır cezalar verilerek; kanallar ve yapımcılar zor duruma düşürülüyor.