Her zaman, her konuda olduğu gibi bu kez de domuz gribi konusunda ikiye bölündü memleket. Eee, ne de olsa burası Türkiye! Durum nedir, bir bakalım: Dünyayı ülke ülke gezen bir grip mikrobu var ortalıkta, bize de uğradı maalesef; ölü sayısı 11. (Perşembe itibariyle) Millet panik halde; öpüşmüyor, sarılmıyor, koklaşmıyor, sevişmeden uyuyor neredeyse! (Sıla'ya sevgilerimle) Bizim gazetede maskeyle dolaşıyor en garantici tipler, sayıları da artıyor hızla. Okullar tatil ediliyor, domuz gribi 'ayakta yolcu' sevmezmiş(!) diye bütün toplu taşıma araçları ilaçlanıyor, bankacılar 'evden çalışın' açıklamasıyla bayram sevinci yaşıyor, camilerde tespihler toplanıyor, el hijyeni sağlayan jeller kapış kapış satıyor. (Millet bu sayede temizlik öğrendi valla!!!) Yani önlem için her şey yapılıyor. Tek bilmediğimiz şey var, o da: Aşı olmalı mıyız, olmamalı mıyız? Evet, 43 milyon doz aşı alınmış ama halk bilmiyor ne yapacağını. Koskoca Sağlık Bakanı 'aşı olunsun' demiş, kalkıp aşı olurken poz da vermiş ama daha ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'nı ikna edememiş ki! Hayır itiraz nedenleri ne, onu da bilmiyoruz. Ülkenin bir ve iki numarası aşı olmuyorsa 'biz niye olalım' diyor muhalefet de haliyle... Hoş, muhalefet iktidar ne yapsa ona karşı! Bir nevi Çarşı her şeye karşı! Dolayısıyla aşıya da karşı. Anlayacağınız, durum epeyce iç karartıcı ve muğlak. Sonuç olarak yapılacak tek şey var: Sağlık Bakanı da dahil, tam 15 bin kişi aşılandı pazartesiden itibaren... Görelim, izleyelim; onlara bir şey olmuyorsa, biz de aşı olalım gitsin!