Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞİRİN SEVER

Lütfen beni Türkiye'ye davet edin... İstanbul'da fotoğraf çekmek istiyorum

Dünya çapında olay desem... Koleksiyonerleri tarafından her yıl sabırsızlık ve merakla bekleniyor desem... Tüm dünyada sayılı kişiye ulaştığı için çok çok kıymetli desem... Hemen anlarsınız ünlü Pirelli takvimlerinden bahsettiğimi, eminim. Her sene kasım ayında, dünyanın bambaşka bir köşesinde tanıtımı yapılan takvimlerin yeni sayısı şerefine Londra'daydım geçen hafta. Biliyorsunuz her yıl bu takvimin konusu, modelleri, çekimin yapıldığı yer, fotoğrafçısı, organizasyonu büyük ses getiriyor, olay fenomenleşmiş resmen. Pirelli'nin ana merkezinde, sadece bu işle, yani 'The Cal' ile ilgili bir birim var ve fotoğrafçıyı onlar seçiyor her yıl... Konuya, modellere, mekana, çekim yapılacak ülkeye ise, o 'seçilmiş' fotoğrafçı karar veriyor. 2010 takvimleri için; başkanlık yarışına hazırlanırken Barack Obama'yı da fotoğraflayan, adı 'asi fotoğrafçı'ya çıkmış Amerikalı Terry Richardson isiminde karar kılınmış. O da çekim için Brezilya'yı tercih etmiş, tamamen arkadaş hatrına!

***

Takvimi anlatmaya lüzum var mı? Kızlar insanı bunalıma sürükleyecek kadar güzel, zayıf ve büyüleyici... Manzara desen şahane. E fotoğrafçıya da yapacak fazla bir şey kalmamış. Basmış deklanşöre, döktürmüş işte. Üstelik son derece cesur, son derece erotik ve iddialı kareler. Takvimlerin tanıtımına üst üste katılmış, bu işte uzmanlaşmış, aramızdaki bir kısım medya mensubuna göre de en açık, en çıplak takvim bu yıla ait. Gerçekten çıplaklığın hakkını vermiş Terry Abi! Nedir bu organizasyonunun ritüelleri peki? Sabah saatlerinde önce basın toplantısı... Ön koltuklara kuruluyoruz, kötü niyetimiz varsa ne olalım! Sadece hiçbir şeyi atlamamak için. Terry Richardson ve dört takvim güzeli giriyor içeri; aynı anda flaşlar patlıyor, kameralar çalışıyor, ortalık yıkılıyor... Birkaç dakika sonra da sahnedeki koltuğa kuruluyorlar, bizle birlikte kendilerini izleyecekler. Pirelli Başkanı Tronchetti Provera kısa ve öz konuşuyor; salondaki herkesin hislerine tercüman oluyor son cümlesiyle: "Orada olamadığım için çok çok üzgünüm, çünkü gerçekten ilginç bir çekim olmuş!" E her yıl her yıl, adam alışık tabii. Ardından kamera arkası görüntüleri... Salonda çıt çıkmıyor, müzikler muhteşem. Çekim esnasında 30 kişilik ekibin neler yaptığını, neler yaşadığını, nasıl yorulduğunu, gerektiğinde nasıl makara yaptığını, kızların çıplaklıklarıyla ne kadar rahat olduğunu, hayvanlarla poz verirken nasıl zorlandıklarını, yağmurda, çamurun içinde nasıl bir süreçten geçildiğini bir bir izliyorsunuz. Şu kadarını söyleyeyim; takvime bakmaktan bin kat daha keyifli. Takvimin bu yılki teması doğaya dönüş. Her türlü yapaylıktan, makyajdan uzak durulmuş. 'Kadının en büyük makyajı çıplaklığıdır' fikri hakim. Estetiksiz modeller seçilmiş o yüzden, çekimlerde doğaya karışılmış vs. Gala gecesine gelince... Dünyanın dört bir yanından medya mensupları, seçkin konuklar, jet set, smokinleri ve tuvaletleriyle Londra'nın tarihi balık pazarına ev sahipliği yapan, 19. yüzyıldan kalma Old Billingstage'te toplandı. Müzik de takvimin konseptine uygun; 60'lar, 70'ler havası. Özlem Önal da davette; bütün güzelliğiyle dikkatleri çekiyor yine. Yemekte Pirelli yetkililerinin her birine ya çekimleri ya da organizasyonu mutlaka İstanbul'da yapmaları için Türk basınından baskı var; 'İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti, daha ne istiyorsunuz' diyoruz, çok istekli oldukları cevabını alıyoruz ama o kadar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA