Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞİRİN SEVER

Ah şu 'Bay Doğru'sunu arayan umutsuz kadınlar!

Bir şeyler oldu bizim GÜNAYDIN ekibine; her biri hayallerinin peşinden gitmeye, içlerinde ne varsa bir bir ortaya çıkarmaya başladı. Hepsinin her bir parmağında ayrı marifet maaşallah! Meğer içlerinde ne cevherler varmış da farkında değilmişiz. Yarın hangisi nasıl bir sürprizle karşımıza çıkacak diye merakla bekliyoruz... Bakınız yazarımız Ayşe Özyılmazel'e... Yazı yazmak kesmedi onu; kalktı söz yazdı, beste yaptı ve bir albüm çıkardı. Her yerde fırtına gibi esiyor, her yere yetişiyor... GÜNAYDIN'ın yazı işleri müdürü Belgin Çoban deseniz; her gün sayfalarla uğraşmak ona yetmemiş belli ki, bir roman yazıp bitirdi. Nazar değmesin, büyüsü bozulmasın diye herkesten itinayla saklayarak üstelik!

SIRA KİMDE?
Daldı bir sabah odama, 'İğne' adını verdiği kitabını hediye etti. Nasıl mutlu, nasıl gururlu, gözlerinin içi gülüyor. Üzerine de gayet anlamlı bir not düşmüş; ama aramızda! Şimdi gözlerimiz diğer güzide arkadaşlarımızda... Mevlüt Tezel'den bir sinema filmi, Yusuf İzel'den resim sergisi, Birgül Kopuz'dan da şiir kitabı bekliyoruz. Şaka bir yana... Belgin'in kitabını bir solukta okuyup bitirdim... En önce adı ilgimi çekti. 'İğne' ne demekti ki? Anlamı neydi? Sonra da 'bakalım bizim kız neler yazmış, hangi hayal alemlerine dalmış' diye sayfaları çevirirken, romanı yarıladığımı fark ettim bir akşam. Sonraki akşam da diğer yarı.

MUTSUZ KADINLAR
Ne mi yazmış Belgin? Hepimizin ortak derdini; yani sorunlu ilişkileri... Etrafımdaki bütün kadınların, hadi tamam bütün demeyeyim, pek çok kadının acısını çektiği, eksikliğini hissettiği, sürekli arayıp durduğu 'diğer yarı'yı bulamamanın sancılı serüvenini... Doğru adamı arayan, bu uğurda sancılar çeken mutsuz kadınları... Kitabın kahramanı Leyla gibi 'yalnızlıktan dibe vurmuş' bir kadın üzerinden, kadınların yalnızlığını... Ama bence bu kitap, çaktırmadan, çok yerinde bir soru da soruyor alt metninde: Bir kadın neden yalnız kalmayı seçer, kendini yalnızlığa mahkum eder? Şöyle deniliyor kitabın bir yerlerinde, romanın kahramanı Leyla için: "En nihayetinde arkadaşlarının arkadaşlarıyla görüşmelerden artık yılmıştı. Eğer böyle giderse arkadaşlarının bütün arkadaşlarını çok yakından tanıyacaktı! Kesin olan bir şey daha vardı; onların içinden 'doğru' adam çıkmayacaktı. O zaman doğru adamı aramaktan vaz mı geçmeliydi?" Kâh kalp kırıklığından kurtulmak için gecelik ilişkiler yaşıyor Leyla, kâh 'pişmanlıkla' ve kendini cezalandırmak üzere yalnız bırakıyor. Ancak gelin görün ki meselenin bu kadar da basit olmadığı ortaya çıkıyor.

FANTEZİLER

'Chick lit' de denebilecek, pembe roman tadında başlayan 'İğne', birden polisiye bir hal alıyor, sonra psikolojik sularda geziniyor, derken işin içine fanteziler giriyor ve sizi alıp götürüyor. Bir kadının yalnızlığını, bocalamalarını, içinin ta en derinlerini bir ilk romana göre büyük başarıyla anlatıyor, tasvir ediyor Belgin. Leyla evinin içinde dolaşırken onunla birlikte adım atıyor, geceleri bir başına şarabını yudumlayıp düşüncelere dalarken, onunla birlikte o şarabı yudumlayıp düşünüyor, en yakın arkadaşıyla dertleşirken kendinizi de o sohbetin ortasında buluyorsunuz. Hiç de yabana atılacak gibi değil. Bu arada soyadını bir kenara bırakıp, sadece isimleri Fatma ve Belgin'i kullanmış Belgin; eline sağlık!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA