Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TUBA KALÇIK İLE GÜNDEME DAİR TUBA KALÇIK

Musa Eroğlu: Amerika ve Avrupa’nın bize demokrasi öğretmeye kalkması kanıma dokunuyor

Halk müziğinin usta ismi Musa Eroğlu, “Amerika’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin bize demokrasi veya insani değerleri öğretmesi kanıma dokunuyor. Böyle bir hakları yok” diyerek ekledi: “Onlar önce kendilerine baksın. Eğer eksiğimiz varsa biz kendimiz görüp düzeltmeliyiz. Kimsenin bize dışarıdan akıl vermesine ihtiyacımız yok”

Usta müzisyen Musa Eroğlu, GÜNAYDIN'a çok özel açıklamalar yaptı. "Bu topraklardan Mevlana, Dadaloğlu, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli geçmiş. Böyle değerlerin olduğu bu topraklarda sevgi içinde yaşamaktır bize en çok yakışan" diyen Eroğlu; siyaset üstü bir tavrı benimsediğini, siyasetten beslenmediğini söyledi.

54 yıldır profesyonel olarak müziğin içindesiniz. Geriye döndüğünüzde neler hissediyorsunuz?
Ben sadece müzikle uğraşmadım aslında. Müzik öne çıkan tarafım oldu. Araştırmalar yaptım. 40 sene boyunca karış karış dolaştım Türkiye'yi. Bugüne kadar yedi bin köy gezdim. Tarihçilerle yarışacak kadar tarih bilgim var. Kitaplardan da okumadım, gidip yerinde gördüm. Müzik de bunların yanı sıra uğraştığım bir diğer alandı. Kendimi müzisyen ya da sanatçı olarak da tanımlamıyorum. Beni insanlar böyle tanımlıyor.



DUVARLAR SEVGİYLE KALKAR

'Çağdaş halk ozanı' olarak da görülüyorsunuz...
'Çağdaş' sözünün arkasındayım. Çağın türküsünü ve araştırmasını yapıyorum, o yüzden 'çağdaş türkücü' veya 'çağdaş araştırmacı' beni daha iyi tanımlıyor diye düşünüyorum. Türkü söylediğim halkı çok iyi tanıyorum. Onların değerlerini çok iyi biliyorum. Bu yüzden de bana 'halk ozanı' yakıştırması yapanlar oluyor. Ben hâlâ yılın belli bir kesimi köyde, belli bir kesimi şehirde yaşıyorum. Köyde nasıl yaşıyorsam şehir hayatında da aynıyım. Halkın içindeyim. Halkım beni, ben de onları çok seviyorum. Korumaymış falan bana göre şeyler değil. Öyle sanatçı da olmaz zaten. Çıkıyorum sokağa birimiz esnafız, birimiz marangoz, birimiz müzisyen. Hepimiz toplumun bir parçasıyız. Böyle bakmak gerekiyor. Sanatçı diye toplumdan farklı bir yerde değil ki. Halkla sanatçı arasında duvar olmamalı. Mesleğinden dolayı kimse daha büyük bir yere koyulmamalı. Sadece sanatçılarla halk arasında da değil, toplum kesimleri arasında da duvar olmamalı. Birbirimizden korkarsak ya da izole olursak hiçbir yere varamayız. Aramızdaki duvarların kimseye bir faydası yok. Kavga ederek, birbirimizden korkarak yaşayamayız. Duvarları kaldırmak için benim bir reçetem var. Kendimize beşeri diyorsak birbirimizi sevmeliyiz. Sevgiyle bu duvarlar kalkar. Ortak yanlarımızda, değerlerimizde buluşmalıyız.

Bunu biraz açar mısınız?
Bu topraklardan Mevlana, Dadaloğlu, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli geçmiş. Böyle değerlerin olduğu bu topraklarda sevgi içinde yaşamaktır bize en çok yakışan. Ortak olduğumuz, hemfikir olduğumuz şeyleri ortaya çıkardığımız zaman ortak olmadığımız yanlarımız zaten azınlıkta kalıyor. Hangi mesleği yaparsanız yapın ya da hangi görüşten olursanız olun; hepimizin insani değerleri var. İşte bu değerlerdir bizi birbirimize yaklaştıran. Sen, ben kavgasına ne gerek var? Zaten zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Hepimizin canı yanıyor, hepimiz acı çekiyoruz. Gözyaşının rengi yok. Senin de gözyaşının rengi aynı, benimkinin de. Doğaya bakın, nasıl büyük bir uyum var. Allah bize rızık, akıl ve mantık verdi. Neyi paylaşamıyoruz ki? Herkese yetecek kadar nimet var. Birbirini anlamaya çalışma, paylaşım ve dayanışma ile her şeyi çözer insanlık. Doğadaki hayvanlara, bitkilere bakın, nasıl güzel bir ahenk içindeler. Biz de insanlık olarak bunu örnek almalıyız. Böyle bakıyorum hayata. Ben sanat yaşamım boyunca siyaset üstü bir tavrı benimsedim. Siyasetten beslenmedim hiçbir zaman. Dünyayı başıma yıkacak olsalar inanmadığım bir şeyi söylemem. Bakın çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Ülke olarak eksiklerimiz, hatalarımız var. Bunları da düzeltmek zorundayız daha iyi bir gelecek için. Ama çıkıp da Amerika'nın, Fransa'nın, İngiltere'nin veya diğer ülkelerin bize demokrasi veya insani değerleri öğretmeye kalkması kanıma dokunuyor. Böyle bir hakları da yok.



Ama bunu sık sık yapıyorlar...
Onlar kendi durumlarına baksın önce. Eğer eksikliğimiz varsa biz kendimiz görüp düzeltmeliyiz, kimsenin dışardan akıl vermesine ihtiyacımız yok. Size bir örnek vereyim. Çok üzüldüğüm bir olaydı. Yıllar önce Almanya'da konferansa katılmıştım. Biri Fransız, diğeri Alman gazeteci; Kıbrıs meselemiz üzerinden bana demokrasi dersi vermeye kalktı. Kıbrıs'a müdahalemizi barbarlık olarak tanımlayıp Türkiye'yi farklı bir konuma sokmak istedi. Ben de buna itiraz ettim. "Kıbrıs'a müdahale etmedik, orada yaşayanlar bizim akrabamız, canımız. Onları koruduk. Ancak siz kaç kilometre öteden gelip Antep'i, Adana'yı işgal etmeye kalktınız" diye karşı çıktım onlara. O konferansta Türk akademisyenlerimiz de vardı. Ama ne yazık ki orada kendi tezlerini üretip Türkiye'yi savunamadılar. Buna çok üzülmüştüm. Yurt dışında ülkemizi bilgi birikimine sahip, doğru tezlerle savunacak insanlara ihtiyacımız var.

BEŞ BİN TÜRKÜ BİLİYORUM

Yeni nesle türkülerimizi sevdirmek için neler yapmalıyız?
Yeniliklere açığım. Türkülerimize modern enstrümanlar kazandırdım. Çağın getirdiklerine açık olmalıyız. Ülkemizin türkü politikası yok, bunu acil hayata geçirmek gerekiyor. İçinde sosyologların, etimologların, tarihçilerin, müzikologların olduğu bir komisyon kurulmalı. TRT arşivindeki beş bin türküyü ezbere biliyorum mesela. Ben de türkülerimizi yaşatmak için elimden ne gelirse yapmaya hazırım. Türkülerimiz en değerli hazinemiz.

Yakın zamanda konser var mı?
Bir projeyle sevenlerimizle buluşacağız. Projede halk müziğimizin en iyi kadın seslerinden Güler Duman ve TRT'deki performanslarıyla beğeni toplayan Ahmet Özgül yönetimindeki Yediveren Orkestrası yer alacak. Antalya Açıkhava'da yaptığımız ilk konser ilgi gördü. 6 Aralık'ta İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi'nde, 7 Aralık'ta Bursa Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi'nde konser vereceğiz.




SAĞ GÖRÜŞLÜ ŞAİR KARAKOÇ'LA SİYASİ ANLAŞMAZLIK YAŞAMADIK

'Mihriban'ın bar ortamlarında en çok söylenen türkü olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bestecisi olarak 'Mihriban'ın söylenmesine karşı çıkmam. Ama Abdürrahim Karakoç'un varislerinin yerinde olsam bazı eserlerinin böyle ortamlarda söylenmesine izin vermezdim. Karakoç, çok kıymetli bir insandı. Çok değerli eserler üretti. Farklı dünya görüşlerine sahiptik. O sağ görüşlü bir şairdi ve onunla 40 yıl boyunca çok güzel bir ilişkimiz oldu. Onunla hiç siyasi bir anlaşmazlık yaşamadık.

SİYASİ PARTİLERİN BESTELERİMİ KULLANMASINI İSTEMİYORUM

Bestelerinizin kullanılmasına izin verirken neye dikkat ediyorsunuz?

Siyasi partilerin bestelerimi kullanmasını istemiyorum. Siyaset üstü duruşum var benim. Buna hep dikkat ediyorum. Zamanında çok büyük paralar da teklif edildi ama kabul etmemiştim. Bestelerimi halk için yapıyorum. Her kesimden dinleyicim var benim. Konserlerimde görüyorum bunu. Bugüne kadar para için ne kimsenin elini sıktım, ne de eğildim. Doğru durmak lazım hayatta. Zaten halk da kimin ne olduğunu görüyor. Ona göre de sanatçıyı konumlandırıyor. Benim bulunduğum noktayı da her sanatçı yakalayamaz.



TÜRKÜLERİN FELSEFESİNİ BİLMEDEN BARDA SÖYLEYENE 'BARTİST' DİYORUM

Türkülerimizi özel kılan şey nedir size göre?

İçinde yatan felsefe. Türkülerimizin özünde saygı, sevgi ve hoşgörü yatıyor. Detaylı bir sevgi ifadesi ve bilgi yığını var. Beşerin ihtiyacı olan her şeyi türkülerimizde bulabiliriz. Türkülerimiz toplumun gıdasıdır. Türkülerden korkmayalım. Türkülerimizi sevelim ve onlara sahip çıkalım. Şimdi görüyorum, içindeki felsefeyi anlamadan türkü söyleyenleri. Ben bunlara 'bartist' diyorum. Bar ortamında türkülerin felsefesini bilmeyenlere, anlamayanlara eğlendirmek amacıyla türkü söyleniyor. Türkü niye söylüyorsun? Söyleyeceksen göbek havası söyle. Her türkü de her ortamda söylenmez.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA