Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Zayıf uzmanlık sahte tarafsızlık

Hep söylerim. Ülke-bölge uzmanları ikinci sınıf akademisyendir. Ama Türkiye uzmanları hem üçüncü sınıf hem de Türkiye düşmanı tetikçiler. Uzman diye geçinirler. Maalesef Türkiye'dekiler de bu soytarıların ağzına bakar.
Bu "uzmanlar" eskiden Türkiye'de cirit atardı. En üst kademelerde kabul görür ve buradan topladıklarıyla ABD'de dandik bir rapor yazar sonra da caka satarlardı. Şimdi öyle değil. Hepsi kredisini tüketti. Hükümet çevrelerine erişimini yitirdi. Öfkeden kuduruyorlar. Salyalar saçarak Türkiye'ye hakaret ediyorlar. Kendilerince alay ediyorlar.
Bunlardan biri yine bir sözüm ona rapor yazmış. ABD'ye akıl veriyor. "Türkiye artık ABD'nin sadık müttefiki değil. ABD Türkiye'yi cezalandırmak zorunda" diyor. Neden? Çünkü artık ilişkilerde yapısal bir değişim varmış. İkili bir ilişkide yapısallığı nereden buluyor bilemiyoruz. İlişkisellikle yapısallığın aynı şey olmadığını bilmeyecek kadar da yetersiz. Ama düşmanlığını cafcaflı akademik bir söylemin arkasına gizlemesi lazım. Yapısal değişim varmış. Neymiş o yapısal değişim? Tek bir kelime izahat yok. Yapısal olarak ne değişmiş? Bilen eden yok. Ama böyle buyurmuş "uzman" efendi.
Sonra "gerçekçilik" önermiş Amerikan tarafına. Demiş ki: "Türkiye artık liberal norm, ilke ve değerlerin hâkim olduğu Batı'nın bir parçası olmak istemiyor." Nasıl bir gerçekçilikse bu. Liberal normlarla tarif edilmiş. Pek önemi yok. Zira gerçekçi ve yapısal deyince pek bir bilimsel pek bir tarafsız görünüyor.
Halbuki ne akademik anlamda sağlam ne de siyasi bakımdan tarafsız. Bu tür kavramların arkasına sığınıp öfkesini kusuyor. En temel iddiasını bile temellendirebilmekten yoksun. Aynı şeyleri tekrar tekrar saymaktan başka bir iş yapmıyor. "Türk- Amerikan ilişkileri artık zehirlendi, Türkiye baskıcı bir devlet, DEAŞ'a karşı mücadeleyi zorlaştırıyor" gibi ifadeleri keyifle kullanıyor.
Ana fikir çok zayıf. Ancak asıl derdi zaten ana fikir değil. Asıl derdi Türkiye'yi suçlayacak ifadeleri yazının içine serpiştirmek. Metnin içine yedirmek. Bir kurgu üretmek. Bunu sanki bir ana fikir ve yapısal analiz çerçevesinde veriyormuş numarası çekiyor. Halbuki tek yaptığı krizli Türk-Amerikan ilişkileri üzerine benzin dökmek. Kamuoyu oluşturmak. Türkiye'yi sıkıştırmak. Eski imtiyazlarına kavuşamıyorsa bile en azından yeni dostları olan FETÖ'cülere yaranmak. Halbuki böylesi berbat işlere imza atarak daha da güvenilmez daha da anlamsız hale geliyorlar. Öfkelerini kontrol edemedikleri için her gün düşmanlığın dozajını artırmakla meşguller. Bu da böylesi kötü işlerle açığa çıkmalarına neden oluyor.
Hâlâ akademik dünyada bu adamlara prim verenler varsa, kendilerini sorgulasın. Bu adamlar ne uzman ne de tarafsız. Hem cahil hem düşman.
Artık bunlara karşı topyekûn bir mücadele başlatmak lazım. Şahıs önemli değil. Bunlarla tek tek uğraşmak gereksiz. Maalesef Batı'daki yayın kaynaklarına hâlâ ciddi erişimleri var. Çetecilik zihniyetiyle sürekli ateş ediyorlar. Her seferinde bunlara cevap yetiştirmek yerine artık bunların akademik yetersizlikleri ve siyasi tarafgirlikleri topyekûn deşifre edilmeli. Nasıl birbirlerini parlattıkları gösterilmeli? Hangi ağlar içinde oldukları deşifre edilmeli? Çok değil sayıları. Çok olsa on yirmi kişi. Bunların kendilerini raporlamak ve yayınlamak lazım. Referans niteliğinde bir kim kimdir ve kim neye hizmet etmektedir listesine ihtiyaç var. Türkiye'deki itibarsızlıklarını gösterebilirsek, Batı'da da sorgulanmalarını sağlayabiliriz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA