Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Benim azılı bir düşmanım var (Son nefeste bana oyun oynadı)

Doğduğum gün neredeydi bilmiyorum ama doğduğum günden bu yana benden hiç ayrılmadı. Hep benimle gezdi, dolaştı, yedi, içti, uyudu kalktı ikizim gibiydi.
Acıkınca ben, o da acıkırdı. Susayınca o da susardı. Kızdığımda kızdı, güldüğümde güldü, koştuğumda koştu.
Fakat ilginç bir hali vardı. Bir yandan iyi geçinen dost gibiydi, bir yandan benimle yarışan bir rakip gibiydi. Boşluğumu fırsat bilirdi. Sevincimi, üzülmemi, kızgınlığımı hiç kaçırmazdı.
Bir gün bir fakire iyilik etmek istediğimde bana şiddetle karşı geldi. Kendi alın terini bu tembelle mi paylaşacaksın dedi. Şaşırttı beni. Ama dedim, baksana haline. Bir ekmeği yok!
Senden başka adam mı yok dedi. Kandırdı beni. Vazgeçtim.
Bir gün namaz için camiye yöneldim. Niyetin ne dedi? Ben de namaz kılacağım dedim.
Aman, daha gençsin, zamanın çok, ileride ihtiyarlayınca çok vaktin olur. Kılarsın dedi. Caminin kapısından çevirdi.
Bana bir dost gibi fısıldayan bu rakibim zaman geçtikçe iyice hırçınlaştı. Artık her şeyime karışır oldu. İflahımı kesti.
Her iyiliğime, her sevabıma, her ibadetime, merhametime karışır oldu.
Beni başka bir yöne çevirmeye çabalıyordu.
Ben sustukça, üstüme üstüme geliyordu.
Bir gün dedim ki ona sen dost musun, düşman mı, rakip mi? Kim seni başıma musallat etti.
Bana dedi ki, be akılsız adam hâlâ anlamadın mı;
İyilik yapmak istediğinde düşmanınım, Kötülük yapmak istediğinde dostunum, Kötü yola düştüğünde rakibinim.
Dedim ki niyetin ne?
Dedi ki; Seni felakete sürüklemek.
Dedim ki, nasıl becereceksin bunu. Seni dinlemem ki.
Dedi ki, sana kötülükleri, günahları öylesine tatlı göstereceğim ki ister istemez arkamdan geleceksin.
Dedim ki iyi dostlar edinip senden kurtulacağım.
Dedi ki, senin dostlarına da aynı oyunu oynayacağım.
Dedim ki, dostları çağırıp sana cephe alsak!
Dedi ki, birliğinizi bozarım. Aranıza nifak sokarım.
Bir bakarsınız azılı birer düşman olmuşsunuz!
Dedim ki, en nefret ettiğin dostlarım kim?
Dedi ki; Rabbine, Kitabına, Peygamberine, ezanın sesine, zikir sesine, tövbekârların tövbe sesine, hacıların lebbeyke duasına, ilahi sesine, tekbir sesine düşmanım.
Dedim ki, ne zaman vazgeçeceksin benden?
Dedi ki hiç bir zaman.
Dedim ki ya ihtiyarlayıp da sana rakip olamaz hale gelince beni rahat bırakacak mısın?
Dedi ki; ne kadar safsın. Gençliğinde bir yoldan, orta yaşta başka yollardan, yaşlılıkta daha başka yollardan sana yanaşıyorum. Seni avlıyorum.
Arkamdan geliyorsun. Beni izliyorsun.
Oyunuma geliyorsun. Bazen sana kendini öylesine beğendiriyorum ki, sen bile kendini tanıyamıyorsun.
Dedim ki, anladım, peşimi bırak.
Dedi ki, asla!
Dedim ki ne zamana kadar arkamdan koşacaksın.
Dedi ki, ölünceye kadar. Son nefesinde bile yanında olacağım. Seni şaşırtacağım. Bana uymaya çağıracağım.
Dedim ki, namazımla sana engel olurum!
Dedi ki; abdestine vesvese vereceğim, namazına kuşku sokacağım. Hiç heveslenme; son nefese kadar yanındayım.
Dedim ki; seni tanıdım.
Ben kimim dedi.
Sen şeytansın dedim.
Doğru ama biz çoğuz dedi.
Nasıl dedim: Nefsin de artık bizimle. Baksana ben sana hiç dokunmadım. Her şeyi nefsine yaptırdım.
Ben düşmanını koynunda besledim. A gafil! Tanımadın tanıyamadın beni.
Dedim ki şimdi bildim seni!
Dedi ki geçmiş ola. Geç kaldın.
Olur mu, şimdi tövbe ederim dedim.
Dedi ki: geçti. Boşuna heveslenme.
Demin son nefesini verdin. Seni, kendinle o kadar meşgul ettim ki son nefesinde bile farkına varamadın. Birazdan sorgu melekleri gelecek. Bak kefenlenmiş mezara gidiyorsun. Dostların hayıflanıyor.
Salan okundu. Sen bana mağlup oldun.
Şimdi ben senden sonra çocuklarına da aynı şeyi yapacağım.
Dedim ki; Mel'un uzaklaş Dedi ki; tutsan da durmam.
Zira birazdan azap çekeceksin.
Sesini duymak istemem.
Dedim ki; senin Adem dedemizden sonra bize bulaşmayacağını sanırdım.
Cahil adam dedi; ben kıyamete kadar insanları saptıracağım demedim mi?
Çekti ve gitti. Sağıma baktım, soluma baktım.
Derin bir çukurun içinde yapayalnızım...
Yanımda, sağımda, solumda mezardan gelen seslerden başka her şey sağırlaşmıştı.
Meğer en büyük düşmanım şeytan nefsimi de ele almış beni öylesine kandırmış, meşgul etmiş ki mezara düşünceye kadar fark etmemişim.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA