Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Mağluplar değil galipler affeder

Öfke kınanmıştır. Gazap hoş görülmemiştir. Gazap ateşe benzetilir. Ateş şeytanın ham maddesidir. Gazap da şeytandandır.
Öyleyse gazaplanan abdest alsın diyor Hz. Resul.
Gazap - Şeytan ve ateş kavramları bile öfke ve gazaba bakışı anlatmaya kafidir.
Hayat çok uzun değil. Zaten vücut da, hayat da emanettir. Bu işin sahibi Yüce Rabdir. Bizim de bu emanet dolu hayatı sahibine doğru devretmemiz gerekiyor.
Bugün dost olduklarımızla yarın farklı cenahta olabiliriz. Bugün aynı cenahta olduğumuz yarın farklı yerde olabilir. İnsanlar değişiyor. Biz değişmemeliyiz.
Duruşumuz, üslubumuz, tarzımız, tevekkülümüz, kendimize güvenimiz hep aynı şekilde temiz ve duru olmalıdır.
Düşman kazanmak kolaydır.
Dost kazanmak için ise ciddi gayret gösteririz. Bir sözle insanları kazanamazsınız, ama bir sözle düşman edinebilirsiniz.
Hedefimiz; negatif olanları pozitife çevirmek. Bu olmuyorsa nötr hale getirmek. Bu da olmuyorsa zararını azaltmak olmalıdır.
İnsanlar, ihsandan hoşnut olurlar.
Tatlı söz onları mahcup kılar.
Sevgiyi çoğaltır. Zira güzel sözle kalp arasında bir bağ vardır.
Hz. Resul tebessümü ibadet sayıyor.
Gülümsemeyi Hz. Ali'ye emreder.
"Gülümse Ali!" der.
Kur'an kötü söz sahibine - maruf'la emrediyor. Cahillerin sözüne, sözle karşılığı hoş görmüyor 'selam'la mukabeleyi yeğliyor.
Efendimiz Medine vesikasını olabildiğince geniş ve kuşatıcı tuttu.
Müslümanlar, Yahudiler ve Arap kabileleri -putperestler de dahil- bu vesikanın muhatapları oldular.
Böylece Mekke müşriklerine karşı güçlü bir pakt kurdu. Gayrimüslimlere karşı gösterdiği tolerans her birimizi şaşırtacak kadar yüksekti. Bu; O'nun ne davasına, ne de tebliğine zarar vermedi. O yine, son peygamberdi.
Hz. Peygamber, hayatı boyunca istismarın, düşmanlığın, aleyhte oluşumların önünü tıkadı.
Muhatabına göre üslup belirledi.
Medine'de, mescidi saadette ibadet yapmak isteyen necran Hıristiyanlarına gösterdiği hoşgörü, üzerinde çokça durulması gereken bir tavırdır.
Kısacası nübüvvetin kazanımlarını harcatmak isteyen kötü niyetlilere hiç fırsat tanımadı.
Mekke'ye geldiğinde; silahsızlara, Kâbe'ye ve evlerine sığınanlara, çatışmayanlara, kadınlara, çocuklara dokunmama talimatı verdi.
Dostu Hz. Ebu Bekir buna; papaz ve hahamları, kilise ve havraları da ekledi.
"Dini mabetlere dokunmayın" emri verdi.
Kısacası muktedir olduğu Medine'sinde de üslubunu hiç değiştirmedi. Yumuşak ve affedici kaldı.
İnsan kazanmak zorundayız.
Kalpleri telif etmeliyiz. Bizi düşman bilenleri şaşırtmalıyız. Unutmayın affetmek ve yumuşak olmak, korkunun değil, gücün belirtisidir.
Mağlup olan affedemez. Zafer kazanan affeder.
İşlerinin galip olanı sadece Allah'tır. İnsan ise kaderiyle ve Allah'ın çizdiği daireyle galiptir. Elde ettiklerimiz; bizi tevbe, istiğfar ve hamd'a yöneltmelidir. Tıpkı 'Nasr' suresinde söylendiği gibi.
Mekke fethedildiğinde insanlar grup grup İslam'a girdiğinde Yüce Rabbin peygambere emri; "Rabbini hamd ile an ve bağışlanma dile." Ne muhteşem bir yol. Nebevi edeb ve hikmet budur işte.

***

Hastaydım! Bana uğramadın
Yüce Allah kıyamet günü şöyle buyuracak.
- Ey insanoğlu ben hastalandım.
Fakat sen beni ziyaret etmedin.
- İnsan der ki: Ya Rabbi! Ben seni nasıl ziyaret edebilirim. Sen âlemlerin Rabbisin.
- Allah buyurur: Bilmez misin ki falan kulum hastalandı da sen onu ziyaret etmedin? Ve yine bilmez misin ki, eğer sen onu ziyarete gelseydin and olsun ki, beni onun yanında bulacaktın.
- Yüce Allah yine soracak: Ey Ademoğlu! Ben senden yiyecek istedim. Sen vermedin.
- İnsan diyecek ki: Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin, ben sana nasıl yemek verebilirim?
- Yüce Allah buyurur:
Bilmez misin ki falan kulum senden yemek istedi de sen onu doyurmadın. Yine bilmez misin ki, eğer sen onu doyursaydın and olsun ki, beni onun yanında bulacaktın.
- Ey Ademoğlu! Ben senden su istedim. Sen ise bana su vermedin!
- İnsanoğlu der ki: Ya Rabbi!
Sen âlemlerin Rabbisin. Ben nasıl olur da sana su verebilirim.
- Allah buyurur: Falan kulum senden su istedi de sen ona su vermedin. Bilmez misin ki, eğer sen ona su vermiş olsaydın and olsun ki beni onun yanında bulacaktın.

***


Manevi büyükler kendilerini günahkâr gördüler
Bizler kendimizi 'Kamil Mümin' saymak konusunda çok cömert davranırız.
Dışımızdaki insanları ise 'Potansiyel günahkâr' görmekten pek rahatsız olmuyoruz.
Büyüklerden; Mutarrif, Bekir bin Abdillah ve Fudayl Arafat'ta bulundular.
Dua zamanı şöyle yakardılar Yüce Allah'a:
Mutarrifin duası şöyleydi: "Allah'ım!
Benim gibi bir günahkâr yüzünden Müslümanların duasını geri çevirme." Bekir bin Abdillah şöyle yalvardı:
"Allah'ım. Biliyorum ki, benim gibi birisi burada olmasaydı buradakilerin duası daha makbul olurdu." Fudayl ise gözleri yaşararak şöyle dua etti: "Ya Rabbi! Sen beni affetsen de, günahlarımı hatırladığım için başım önümde mahcup olarak huzurunda durmaya devam edeceğim."

***


Bir ayet ve düşündürdüğü
Münafıklara 'Allah'ın indirdiğine ve Resulüne gelin dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün." (Nisa, 61) Bu ayeti kerimenin mucizesi bugün görülüyor. Bazı kişilere 'Kur'an'a ve Hz. Muhammed'e - gelin dediğinizde, onların peygamberden uzaklaştıklarını görürsünüz.
Allah'a - yani Kur'an'a - geliriz ama Hz.
Muhammed'e gelmeyiz derler. Böylece ayetin yarısına iman ettiklerini iddia ederken, - onun sünnetine bağlanmayı- inkâr edince Kur'an'a gitmeyi de böylece inkâr etmiş olurlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA