Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

12 Eylül'e giden yol

Mehmet Ali Ağca'nın hapisten çıkması, eski hatıraların canlanmasına vesile oldu. Evet Ağca, Abdi İpekçi'nin katiliydi ama ardında kimler vardı? İpekçi cinayeti, 12 Eylül darbesine giden yolda bir kilometre taşı mıydı?
1970'li yılların özellikle ikinci yarısında, terör eylemleri giderek yaygınlaştı ve nihayet, 1978'in 26 Aralık'ında, Kahramanmaraş olayları sonrasında, 22 ilde, sıkıyönetim ilân edildi. Bu kentlere, Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirler ve birçok Doğu ve Güneydoğu vilâyeti dâhildi. İpekçi cinayetinden hemen önce, Kahramanmaraş'taki Alevi-Sünni çatışması da, darbeye götüren önemli adımlardan biri olarak değerlendirilebilir. Çünkü hem gerginlik had safhaya varmıştı, hem de sıkıyönetimin ilânıyla, asker, asayiş olaylarında yetkili kılınmıştı. Sonradan bu yetkinin, ülkede nizamı sağlamak amacıyla değil, çatışmaları daha da körüklemek ve "darbe ortamının olgunlaşmasını" sağlamak maksadıyla kullanıldığı anlaşılacaktı.
Ama biz, bu konuları derinleştirmek yerine, gene İpekçi cinayetine dönelim. Suikastı, aşina olduğumuz bir örgüte, Kontrgerilla ya da Ergenekon'a bağlamak mümkün. Bunu yıllar önce yazanlar oldu. Mesela, kendisi de faili meçhul bir cinayete kurban giden Uğur Mumcu: "Ağca önce, Abdi İpekçi cinayetini yalnız başına işlediğini söyledi. Sonra hapisten örgütüne sinyal yolladı: 'Katilleri yakında açıklayacağım.' Ağca, 23 Kasım 1979'da Türkiye'nin en iyi korunan askerî garnizonu içindeki Kartal Maltepe Cezaevi'nden kaçmayı başardı. Ağca, hapisten Ülkücü bir askerin yardımı ile kaçtı ve Abdullah Çatlı'nın evine saklandı."
Mumcu, yaptığı ihbarların takip edilmemesinden de şikâyetçiydi: "Okurlarımı bıktırırcasına, Ülkü Ocakları'na cinayet silâhları veren jandarma yüzbaşılarını yazdım; kimse kulak asmadı. Silâhların kayıt sayılarını bile verdim; hiçbir asker ve sivil yönetici bana mısın demedi. Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi öğrencilerinin üzerine, Amerikan yapısı ve ordu malı bombanın atıldığını yazdım; bu bombanın marka ve sayısını bildirdim; kimse tınmadı... Biz kontrgerilla diyelim, sizler başka ad takın, ama gizli bir örgütün kirli parmak izleri İpekçi cinayetine karışmıştır."

***

Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979'da öldürüldü. O tarihte İstanbul'da sıkıyönetim vardı. İpekçi evine gelirken çapraz ateş altında kaldı. İki farklı silâhın kullanıldığını gösteren, iki farklı mermi bulundu. Ateş eden kişinin Oral Çelik olduğu iddia edildi ama Çelik de beraat etti.
Bugünkü bilgilerimizin ışığında, geriye doğru baktığımızda, Ağca'nın ülkede kargaşa yaratmak üzere Kontrgerilla tarafından kullanıldığı iddiaları haklılık kazanıyor. Uğur Mumcu, olay henüz tazeyken şüphelerini dile getiriyor. Ondan önce, Doğan Öz de, Kontrgerilla'nın peşine düşmüştü; ama öldürüldü.
Günümüzde ise, ülkede istikrarsızlık yaratıp, darbeler üreten "derin mekanizma", devlet içindeki çete mensupları, hesap veriyor. Yeniden Abdi İpekçi'leri ya da Doğan Öz'leri kaybetmemek için, yeniden bir kardeş kavgası başlamasın diye, herkesin derin devlet ile hesaplaşmaya sahip çıkması gerekmez mi?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA