Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Küba'dan mektup var

Küba Cumhuriyeti Büyükelçiliği 1. Katibi Sayın Alejandro Simancas Marin'den uzun bir mektup aldım. Bir süre önce Küba hakkında yazdığım yazılarda öne sürdüğüm bazı görüşlere itiraz ediyor. Sadece sayın diplomatın çok genel bazı değerlendirmelerini (gazetecilik derslerini diyelim) çıkararak mektubu aynen yayınlıyorum.
Ardından da çok kısa olarak cevabımı yazacağım.

***
"Hasan Bülent Kahraman, Küba'ya giden bazı dostlarımız, Sabah gazetesinde kısa bir süre önce yayınladığınız, ülkemde edindiğiniz sözde deneyimlere değindiğiniz röportajınızdan bizleri haberdar ettiler; bu dostlarımızın birçoğu da, yazınızın sadece ortalama doğruları yansıttığını ve hatta bunun da ötesinde bazı büyük ihmallerin, şüpheye ve dezenformasyona sebep olduğunu düşünmektedir.
Gerçekliğimiz, her gerçek gibi tamdır, ama HERKES İÇİN sosyal adalet ve eşitliğin mevcut olduğu farklı bir yolda, sizin dediğiniz gibi ambargo değil de; ekonomik ablukanın zor koşullarında, yine dediğiz gibi "rejimi" muhafaza etmek üzere bir bahane olmanın çok ötesinde, çalışan bir ülkenin gerçeğidir.
Her şeyden önce, ABD'nin ablukası cezaidir ve bu sebepten ötürü de Küba halkına karşı bunu asla bir bahane olarak kullanmayacağız. Bu konuya dair anlayışınız yanlış ya da sağlıklı değildir.
Mevcut Hükümet, seçmenlerin %96'sının katılımıyla geçen sene 20 Ocak'ta yapılan genel seçimlerde direkt Küba halkının oyuyla seçilen Küba Ulusal Meclisi tarafından seçilmiştir, aynı süreç İl ve İlçe Meclisleri ve halk konseylerinde de işlemiştir. Eğer bu size demokratik gelmiyorsa, o zaman dünya lideri ve medeni denilen birçok ülkede bile gerçekten ne kadar az örneğinin olduğunu anlamak üzere demokrasi kelimesinin gerçek anlamını bulmak durumunda kalacaksınız.
Dediğiniz üzere, Küba'da Devrim askeri yoldan, egemenliği için halkın arzularını ve çıkarlarını temsil eden bir mücadeleyle, zafer kazandı, aynı şekilde daha sonra Devrimci Hükümet, halkın hedefleri doğrultusunda büyük sosyal, ekonomik ve kültürel değişimler gerçekleştirdi; tüm bunlar meşruiyetle yapıldı ve yapılmakta.
Büyük basın kuruluşlarınca tekrar edilen ve sizin de aksettirdiğiniz diğer bir yalan ise maaş ortalamasının 20 avro civarında olduğudur. O halde, Küba'nın BM İnsani Gelişim Sıralamasında 51. sırada olduğu, başka bir deyişle "yüksek gelişim" sınıflandırılmasındaki ülkeler grubunda olduğu, nasıl açıklanabilir veya diğer yeni bir bilgi olarak, UNESCO'nun raporlarına göre sadece Küba'nın Latin Amerika ve Karayipler'de Eğitimde Milenyum Hedeflerine ulaştığı nasıl açıklanabilir. Tüm bunlara rağmen, biz Kübalıların ayda sadece 20 avro harcadığımızı mı düşünüyorsunuz?
Küba'da turizmin "seks" turizmi olarak veya ahlakımızın "çökmüş" olarak yansıtıldığı genel ifadeler, manipüle edilmiş gibi görülmektedir ve yanlış bir mesaj verebilmektedir ve itiraf etmeliyim ki bu da biz Kübalıları rencide etmektedir; buna karşın karmaşık gerçeğin bu kısmını yaşamış olmanızı anlayabiliyorum, ama bu genelini yansıtmamaktadır.
Toplumumuz mükemmel değildir ve eğer siz yanlışlıkla ya da kasten sadece çok küçük bir kesimle ahlaken hasta olduğunu bağdaştırmaya çalıştıysanız, bu sizin suçunuzdur ve fikirlerinizin genele yayılmasını da kabul edemeyiz, zaten her yıl ülkemi ziyaret eden binlerce Türk'ün görüşüyle de örtüşmemektedir.
Son olarak, insanlığın geleceği hakkındaki görüşünüz mütehakkim olarak görülmekte, sizin de bildiğiniz üzere insanlığın büyük bir kesimi kötü koşullarda yaşamaktadır ve birilerinin rahat bir şekilde yaşaması için "etkin bir şekilde" üreterek hayatta kalmaya çalışmaktadır. "Kapitalizmin yıkıcı yaratıcılığı" olarak adlandırdığınız husus, biraz tutarsız kalıyor, "yaratıcılığın" sadece bazılarına hizmet ettiğini ve "yıkıcılığın" ise insanoğlunun büyük bir çoğunluğuna, hatta şu an sahip olduğumuz tek gezegenimize hizmet ettiğini açıklığa kavuşturmakta fayda vardır.
Ekonomik büyüme ve maddi ve manevi ürünleri, eğer sadece bazıları içinse bu bizim işimize yaramaz, herkes için olmalıdır.
Sizinle aynı fikirde olduğum bir cümlenizle yazıma son vermek istiyorum: "Sosyalizm ideali, insanlığın erteleyemeyeceği bir beklentisidir".

Az ama öz yanıtım

Mektup bu. Doğrusu böyle bir mektup almak ve yeniden Küba konusuna dönmek istemezdim, Küba'yı hoşuma gitmeyen, olumsuz yanlarıyla tartışmaktan hazzetmiyorum. Orayı insanlığın bir laboratuarı olarak gördüğümü ve evrensel saydığım "özgürlükeşitlik- kardeşlik"ten müteşekkil insanlık/sosyalizm idealinin ve idealimin kaynakları arasında gördüğümü belirtmiştim. Ama demiştim ki, Küba bugünkü haliyle başlangıçta ne derecede büyük bir hülyayla kurulmuş olursa olsun yanlış bir sosyalizmin tescilidir.
Bunun bir tek nedeni var: özgürlüğün olmaması. Küba'nın demokratik bir ülke olmaması. Bir diplomat ve resmi devlet görevlisi olmak hasebiyle sayın diplomatın hassasiyetini anlıyorum ama o da, benim hakkımda kendisine "duyuruda" bulunan Türk dostları da beni mazur görsünler, sözlerinin bir kıymeti yok. Olmaz da. Onlar "resmi görüş"lerdir. Bana yazdığı mektup da standart bir mektuptur.
Bu anlayış içinde sayın diplomat Küba'da seçime katılma oranının %96 olduğunu belirtip bundan öte demokrasi gerçekliği olamayacağını vurguluyor. Ben de kendisine Türkiye'de de böyle bir oranla sadece bir kez, faşist 12 Eylül askeri rejimi sırasında karşılaştığımızı, anayasa oylamasına katılımın ve Evren'in cumhurbaşkanı seçilişinin aynen bu oranlarla tecelli ettiğini belirteyim. Demokrasi, elbette, nicelik değil, bir nitelik rejimi. Sayın diplomat bana Küba'da neden tek gazete olduğunu, neden muhalefet partisi olmadığını, neden internet bulunmadığını, her yerde Devrim Savunma Komitesi olduğunu falan bilmem açıklayabilir mi?
İkincisi yoksulluk meselesi. Fazla ileri gitmenin ve bu konuyu tartışmanın abes olduğu kanısındayım.
Hayat çok zor ve acı Küba'da. Keşke sayın diplomatla birlikte birer Havana purosu yakıp (Havanalılar bu puroyu içmiyor, içemiyor, onu da belirteyim) Havana'nın sokaklarında beraber dolaşabilseydik diyeceğim ama benim yüz yüze kaldığım gerçeklere yabancı olduğunu hiç sanmıyorum.
Neyse. Bunları yazdığım için üzgünüm. Ama bunlarla Küba halkını rencide ettiğime inanmıyorum. Bugünkü devrimi 50 yıl önce başaran o halk çok daha iyisini de getirecektir ama o zaman sayın diplomat ne diyecektir, doğrusu bilemiyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA