Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Metin Erksan... Kalır

Metin Erksan öldü, elindekiyle yetinmeyen, daima yeni bir şeyler yaratmaya çalışan, ufuk açıcı bir isimdi. Sineması, ancak son yıllarda yeni bir kuşak tarafından keşfedildi, gençliğinde tanımadığı ilgiyi geç vaktinde gördü Erksan, yurtdışında filmlerinin toplu gösterimleri yapıldı. Sevmek Zamanı bir "kült film"e dönüştü.
Erksan, Türk sinemasında ilk yönetmen/ auteur filmleri yapan kişiydi. Sinema kadar diğer toplumsal sorunlar üstünde de düşünen bir nesle mensuptu. Önce Kemal Tahir'le yakın bir ilişki kurmuştu. Bu ilişkinin ayrılmaz üçlüsü Halit Refiğ'di. Türkiye, Anadolu, Osmanlı toplumsal sorunları üstünde düşünüyorlardı. Ulusal Sinema diye bir kavgaya girmişlerdi. Yerli sinemaya sahip olduğundan çok ileride bir anlam yüklüyorlardı.
Erksan, bu arayıştan sadece bir düşünürsinemacı olarak çıkmakla kalmadı. Düşünce dünyasının belkemiğini meydana getiren toprak, su ve insan mülkiyetini irdelediği olgunluk dönemi filmlerinden (Yılanların Öcü, Susuz Yaz, Kuyu) sonra Sevmek Zamanı gibi apayrı bir sinemayla çıktı izleyicinin karşısına. Bunların hepsi onun çok özgül (spesifik) ve özgün (orijinal) sinemasının ürünleriydi. İnsan ruhunun karanlık noktaları idi onu ilgilendiren. Toplumsal sorunlarla uğraşırken de bu gerçeği unutmamıştı. Kötülük ve şiddet aslında onun sinemasındaki temel karakteristiklerdir. Kuyu'yu seyredenler bunu açıkça görebilir. Sevmek Zamanı bu tutumun en uç noktasıdır.
Anadolu insanının kendisine iki zulüm olarak gördüğü ama yaşamaktan da zevk aldığı gerçeğin ayrılık/ aşk ve ölüm olduğunu saptamıştı.
Bütün Doğu masalları bu zemindeydi. Çok Batılı, çok varoluşçu bir sinema yaptığı söylenirken aslında elini bu toplumun zihinsel gerçeğinin içinde tuttuğunu vurguluyordu, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin'den bir çizgi çekiyordu Sevmek Zamanı'na. Efsanenin özünde kadın olan Hamlet'i, daha o tarihlerde yerli yerine oturup kadın olarak ve çok ilginç kombinezonlarla çekmesi gücünün ve ihtirasının göstergesiydi.

***

Metin Erksan da geleneğe uyarak belli dönemlerinde bildiğimiz, melodramatik ve klasik şablonlara uyan filmler yaptı. Sonradan "keşke yapmasaydım" demişti, Emel Sayın'lı şarkıcı kız filmleri için, ama ne gam, sinema bir endüstridir; aykırı, sıra dışı, son zamanlardaki kategorik adıyla "bağımsız" filmler yapılabilir ama sadece bununla yaşanmaz. 1970'lerdeki kurumuş sinemada kalmak istemenin bedeli vardı, o da bunu ödedi.
***

Buna rağmen gene o yıllarda TRT'ye yaptığı ve Türk öykücülerinin metinlerinden hareketle oluşturduğu filmlerde dilini, sürrealist anlatımını, temel sorunsallarını gidebileceği en uç noktaya kadar götürdü. Kafası yüzlerce projeyle dolu olarak, kendini adadığı sorunlarla kavga ederek yaşadı son döneminde. Benim de sürekli olarak zihnimde dolaştırdığım Tanzimat edebiyatındaki travestizm meselesini sinemaya taşımak istiyordu.
Erksan, şu yeni kuşak ortaya gelene kadar, hatta bugün de, politik bir pencereden görüldü. Prof. Kurtuluş Kayalı'nın onun hakkındaki kitabı bir sinema incelemesi değildir, önemli ama ideolojik bir çalışmadır. Oysa onun sineması kadar "sinema çalışmaları"na, psikanalize ve daha bin türlü alana açık bir verim çok zor bulunur.
***

İki Metin Erksan yok!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA