Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Yerli otomobili yapacak babayiğitler...

Hayır her zaman değil. Bazen de kalır!
Bunca toz duman ve Suriye gibi karmaşık meseleler arasında çok ayrıntı gibi duran, ama bence son derecede önemli olan bir konuyu Başbakan Erdoğan, konuşurken şöyle bir dile getirdi. Dedi ki, "bir babayiğit çıkar yerli otomobili yapar..."

***

Bu söze bence Türk kent ve sanayi burjuvazisinin çok ciddi biçimde kulak vermesi gerekirdi.
Çünkü o sözüyle, Başbakan, açık biçimde burjuvaziyle arasındaki ilişkinin niteliğini, özelliğini açıkladığı gibi burjuvaziyle arasında devam eden, cereyan eden ilişkinin kökenlerine ilişkin bir ipucu da veriyor. Açıkçası, Türkiye'deki burjuvaziyi Başbakan yetersiz, hantal, kendi heyecanına, vizyonuna yetmeyen, beklentisine cevap vermeyen, Türkiye'deki oluşumu izleyemeyen bir sınıf olarak tanımlıyor. En azından bugüne kadar bu otomobil konusunda süregelmiş tartışma izlenirse sezgisinin, duygusunun bu olduğunu söylemek mümkün.
Türk burjuvazisi, artık tekrarlamaya gerek var mı, bilmiyorum, devlet eliyle kurulmuş ve geliştirilmiş (nedense burjuvazi söz konusu olduğunda daima şu "palazlanmış" sözcüğünü kullanıyoruz) bir sınıf. Türk uluslaşmasının, ulus devletin, cumhuriyetin kuruluşunun altında bu sınıfsal hamle yatıyor. Burjuvazi bir 20. yüzyıl olgusudur Türkiye'de. Başlangıçta devleti kuran bu sınıf (bunu söylerken diğer kurucu unsurları dikkatten kaçırmıyorum elbette) o kurucu cumhuriyetin temel ilkelerine bağlı kaldı. Devlet, kendisini taşıyacak bir sınıf gereksiniyordu. Burjuvaziyi besledi, büyüttü. O maksatla da devletin yani bürokratik elitin ve askeriyenin tercihleriyle iç içe yaşadı. Onlarla çatışmadı. Bu, darbeleri destekledi demektir. Elitist bir yapıyı halkçı bir yapıya tercih etti demektir. Çevreyi yani Anadolu'yu değil merkezi yani İstanbul'u tuttu demektir.
O yapı, savunduğu, benimsediği, yapısal hale getirdiği tüm koşulların tersiyle bütünleşmiş bir iktidarla yani bugünkü iktidarla çatışacaktı. Çatıştı. Henüz yeni yeni birtakım uzlaşma kalıpları aranıyor. (Bunu söylerken Tüsiad'ın bir dönem demokratikleşmenin sağlanması ve arkaik yapının aşılması için harcadığı emeği unutmuyorum. Ama onlar söz konusu değişikliklerin gene kendi sınıfsal partileriyle olmasını istiyordu. Beklenen adımları attığında dahi bu iktidarla çatışmaktan kaçınmadı.) Gene de işte kendisine "yerli" bir işlev yüklenince ondan kaçıyor.
***

Nedeni çok açık: Türk kent burjuvazisi yabana atılmayacak bir emek harcamışsa da gelişme bakımından esas olarak "ithal ikameci" bir yapıdadır ve elbette risk almayı sevmez. Hele bugün 70-80 sene sonra büsbütün kendi kendisinin rantiyesi olduğu bir noktaya gelmiştir. Oysa aynı dönemde Anadolu burjuvazisi çok daha cesur işler yapmaya başlamıştır.
Şimdi, Başbakan, "bir babayiğit çıkar" derken metropol/İstanbul burjuvazisine bütün bu tarihi ve arkadan gelmekte olan, artık iktidar ve devletle bütünleşmeye başlamış Anadolu burjuvazisini hatırlatıyor. "Siz yapmazsanız onlar yapar" demeye getiriyor sözü.
Siz bu sözlerden yakın dönemde nasıl bir siyasal yapının oluşacağını, en azından siyasetin hangi unsurlar etrafında şekilleneceği sonucunu çıkarmıyorsanız, bir daha düşününüz derim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA