Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Occupy CHP: CHP'den uzak dur

Yani "CHP'yi işgal et" dendi ve gençler partiye girdi. Ayrıntısını bilmiyorum.
Araştırdığım kadarıyla sinema yönetmeni Mustafa Altıoklar'ın biçimlendirdiği bir girişimmiş.
İnternette bu işin Kılıçdaroğlu'nun oyunu olduğunu belirten yorumlar var. Onlar beni ilgilendirmiyor. Ben somut duruma bakarım. O zaman da karşıma hem bu işin bağlamı hem de gene Altıoklar'ın hazırladığı manifesto çıkıyor.
Bağlam bu işi Gezi hareketiyle ilişkilendirme kaygısı ve çabasıdır.
Keşke olmasaydı. Gezi hareketi kendi koşulları içinde doğmuş ve farklı anlamlar üstlenmişti; şimdi CHP ile özdeşleş(tiril)mesi yanlıştır.
Gezi kendi politik bilincini geliştirip, örgütünü kurup, siyasetini üretse daha anlamlı olurdu. Ama bunun neredeyse olanaksız olduğunu o günlerde de belirtmiştim.
Gezi, öncelikle (a priori) siyasal eylem değildi. Önemi ve özgünlüğü de bundan kaynaklanıyordu. Kamusal alanla, kendiliğinden, anonim, örgütsüz ve sivil bir oluşum arasındaki ilginç bir ilişkiydi, Gezi. Oradan farklı bilinçlerin üremesi beklenirdi ve doğmalıydı da ama olamayacaktı, olmadı. Fakat o kadarı bile ona farklı bir meşruiyet kazandırıyordu. Somutlaştırarak söyleyeyim: Gezi, isimli, tanımlı politik bir hareket değildi. Fakat tanımı, dokusu, doğası gereği politikti.
Bu nedenle de politika kavramına yeni içerikler getiriyordu. Yeni politikanın nasıl olması gerektiği konusunda ipuçları veriyordu.
Buradan occupy hareketine dönersem hemen belirteyim, Gezi gibi, öncülüğü bir tarafa, yenilikçi bir hareketin CHP ile özdeşleştirilmesi bir çaresizlik hali. Bu Gezi'ye beslenmeyen fakat CHP'ye bağlanan umudu gösteriyor ki, gerçekten hazin. Vurguladığım özellikleriyle Gezi CHP'den fersah fersah ilerideydi.
Şimdi tam bir geri gidiş var. O da CHP gerçeğinden kaynaklanıyor.
Occupy, bir manifestoya bağlanmış.
Tüm o tür manifestolar gibi heyecanlı, iyi niyetli ama hayli amatör bir metin. Çoğu madde fazla genel, bazıları ütopik ise de CHP'nin siyasalarından çok ileride.
Gene de temel çıkmazı olduğu yerde duruyor: başlı başına bir yenilik hareketi öngörülmüyor bu girişimle; amaç CHP'nin yenilenmesi.
O nedenle de o malum halkçılık, laiklik, milliyetçilik, devletçilik, devrimcilik ilkeleri, yeniden yorumlanmaya, canlandırılmaya çalışılıyor.
Bu, sonunda Kemalist bir parti ve hareket içinde kalmak demektir.
Nitekim manifestonun eklektik yapısı da bunu yansıtıyor. CHP tarihinin Ortanın Solu duyarlılığı ve anlayışı var metinde. Oysa ne olmalı diyenlere, genç arkadaşlarıma, belki sert, belki zor ama gerçekçi bir önerim var: CHP'den uzak durarak yeni bir siyasal oluşum denemeleri.

***

Siyaset bir kültür işidir elbette ama bu anlayış yetersizdir. Siyaset özünde bir sosyoloji meselesidir.
Bugün Gezi ve occupy eylemine katılanların yeni siyaset üretecek sosyolojiye sahip olmadığını, öyle bir sosyolojiden de gelmediğini çok belirttim. Yeni bir siyaset üretemeyeceklerini söylerken de gene bu gerçekten hareket ediyordum.
Oysa Türkiye tam da öyle bir noktada duruyor. Yeni sosyolojiler ve yeni talepler üretmiş bir ülke. En dibinde yeni sınıfların hareketi, hareketliliği ve yörüngesidir bugün siyaseti Ak Parti üstünden belirleyen. Tüm eksiklerine, yanlışlarına hatta "sakıncalarına" rağmen çıplak ve nesnel gerçek budur.
Yeni bir hareket ancak bu gerçekle özdeşleşerek başlatılabilir.
Yoksa gerisi, önemini ve değerini elbette tartışmıyorum ama ancak bir kültürel hareket olabilir.
Konu demokrasi, insan hakları, özgürlük olsa bile bu gerçek değişmez!
CHP 80-90 yıldır bunu yapıyor: kültürel siyaset, hele şimdi büsbütün eksik, büsbütün eğri, sorunlu. Oysa "şimdi yeni şeyler söylemek lazım."
Cumaya anlatmayı aklıma koydum!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA