Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Faşizmin gizemli çekiciliği

“Taşrada, Ortaçağ’daki özelliklerini taşıyan, adı duyulmamış bir yerleşim; civarı sessiz ve oldukça da hoş. Leine Nehri Vadisi’ni çerçeveleyen çok sayıdaki ağaçlık, alçak tepelerden birine dayanmıştı... Vadi şehre kuytu, huzurlu, etrafı çevrili ve dış dünyadan korunaklı bir hava veriyordu...”

Hayır, parmağını bir Ortaçağ haritası açıp üzerine koyan meraklı ve gizemli bir seyyahın macerasının girizgâhı değil bu satırlar. Tutkulu bir aşk falan da başlamayacak. Hatta avucunuzu yalarsınız. Zaten bu bir roman da değil.
Zira gelen, bir önceki yüzyıla kadar insanlığın ortak birikimi olan ne kadar değer ve güzellik varsa toprağa gömüp, üzerinde tepinecek kolektif bir kötülükten başkası değil.
Hani şu, bu kötülüğe şahit olduktan sonra içine düştüğü ve bizleri de sürüklediği karamsarlığından kurtulamadığımız Adorno'nun sözünü ettiği karanlık var ya, hah işte o.
"Auschwitz'den sonra şiir yazmak barbarlıktır!" William Sheridan Allen Naziler İktidarı Nasıl Ele Geçirdi? isimli kitabında işte böylesine keskin kontrastlı bir atmosfer vaat ediyor.
Ülkenin faşizme yürüyüşünü, yalnızca 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış, 1929 buhranıyla da iyice daralmış Almanya ekonomisinin analiziyle değil, Market Meydanı'nda gezintiye çıkmış 'sıradan Almanların' davranışlarının değişimiyle okuyor.
Üstelik bu 'cüret' ve aykırılık sadece kitabın dramatik kurgusuna ait bir özellik değil. Allen'ın, yasal kayıtlardan ve birincil kaynaklardan oluşan dokümanların üzerine kurduğu kitabın sistematiği de, tarihi sosyolojik bir vakanın incelendiği diğer eserlerden radikal biçimde farklı.
Şöyle ki; normalde Nazizm'in yükselişi gibi kapsamlı konuları inceleyen çalışmalarda olabildiğince geniş bir örneklem modelinin tercih edilmesi makbuldür. Ancak Allen tam aksine soyunuyor. Nazilerin iktidarı ele nasıl ele geçirdiklerini, Almanya'daki küçük bir şehrin hakim tepesinin üzerine kurduğu kameranın merceğinden gördükleriyle anlamaya çalışıyor. Bu kentteki gündelik hayat, ilişkiler ve 'hissedilenler' yol göstericisi.
Kullandığı yöntemin zaaflarını kabul edip, dedikodu gibi gürültülerden etkilenmemesi için nelere dikkat ettiğini anlatma mütevazılığı gösteren yazar, yine de kalkıştığı işe bugüne değin pek kimsenin cesaret edemediğini söyleyecek kadar da iddialı.
Örneğin tarzını, Descartes'in Yöntem Üzerine Konuşmalar'daki "Her problemi olabildiğince küçük parçalara böl; her parça daha kolay anlaşılacağı gibi, bütün de anlamaya daha elverişli bir hal alabilir" düsturuyla idealize ediyor.
Evet, iyi bir Nazi dönem filmine, romanına, belgeseline, araştırmasına her zaman ihtiyaç vardır. Gider yani. Çünkü anlatı sanatının binlerce yıldır değişmeyen yöntemleri ve kalıpları için bulunmaz bir plato olan Nazilerin hikâyesi, okuru, seyirciyi 'erkek kahramanın yolculuğuna' dahil etmek için son derece elverişlidir. Hikâyenin üzerine kurulduğu karşıtlıkların tartışılmaz 'kötüler' ve 'iyiler' olması katarsisi güçlendirir.
Ama Naziler İktidarı Nasıl Ele Geçirdi? aynı zamanda, günümüz Türkiye'sindeki politik tartışmalarda peynir ekmek gibi tüketilen anakronik kıyasların panzehirlerinden biri olması açısından da önemli.
Zira Nazi miti, Türkiye'de bugün olduğu gibi, adeta tehlikeli olanın faşizmi doğuran otoriterlik değil, halkın tercihleriyle kurulan demokrasi olduğu şeklinde manipülasyonun yaygınlaşması için fazlasıyla kullanılıyor. Ve ne yazık ki gerçek faşistler ağızlarındaki antifaşizm tiratları rahatlıkla satıyor. Bugün pek çok kişi, Alman faşizminin daha önceden siyaset kanallarının tıkanması yani demokrasinin ortadan kaldırılmasıyla gelmediğini, tam aksine halkın sandıktaki iradesinden bir anda çıkıverdiğini düşünüyor.
Zaten faşizmin ana taktiği de Hannah Arendt'in Kötülüğün Sıradanlığı'nda anlattığı gibi, karşıtının maskesini takacak kadar sinsice ilerlemek, kitleleri eyleminin ya da eylemsizliğinin sonuçlarını düşünmekten alıkoymak, sonunda da 'o iyi insanları' sistematik kötülükleri destekleyen canavarlar haline getirmek değil mi?
Her alanda faşizmle mücadele şart!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA