Önceki gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'le Kayseri'de idik. "Konuşan Kitap Şenliği" çerçevesinde popüler sanatçılar, yazarlar, spor adamları gençlerle buluşturuldu. Engellilere özel ilgi gösterildi. Amaç, kitap okumayı özendirmek, internet bağımlısı bir nesli kitabın sınırsız dünyası ile buluşturmak, emek hırsızı korsan yayınlara karşı toplumsal bilinci artırmaktı. Klasik devlet organizasyonunun ötesinde farklı çevreden, farklı kıyafette insanlarla bir arada bulunduk. İçlerinde, dışa dönük, ülke sorunları ile derinden ilgili olan kadınlar çok fazlaydı. Öğrendik ki Hayrünnisa Hanım'ın akrabalarıymış...
Seyahate katılan bir kadın gazeteci arkadaşımız tanık olduğu olayların ardından yakınıyordu. "Nasıl yazacağımı bilemiyorum. Olumlu yazsam bir tarafa, olumsuz yazsam diğer tarafa çekilecek. Oysa ben nötrüm. En azından hanımefendiye karşı bir önyargım yok!"
Aslında bu sözler Türkiye'ye empoze edilen kamplaşmayı çok iyi özetliyordu. Öyle anlaşılıyor ki "Köşk'te türban" tartışması ile başlayan süreç içten içe devam ediyor. Lakin Cumhurbaşkanı Gül'ün, merhum Özal'ı aratmayan performansı artık göz ardı edilemiyor. Devlet meselelerine hâkim, pratik, iş dünyasına açık, siyasi dengeleri gözeten profil giderek daha fazla taraftar buluyor.
Ve nihayet eşi. Hayrünnisa Hanım bir dizi sosyal sorumluluk projesine ev sahibeliği yapıyor. Köşk, sade vatandaş için erişilmez olmaktan çıkıyor. Etkili halkla ilişkiler çalışması sayesinde Çankaya'nın simgesel duvarları ile halkın zihninde örülen duvarlar artık yıkılıyor.