Kürt açılımı olarak nitelenen iyimser havanın sürmesi kuşkusuz tüm tarafların sağduyulu yaklaşımını, ülke gerçekleri ile uyumlu, üniterulus devlet yapısını erozyona uğratmayan formülleri, demokratik olgunluğu gerektiriyor. Hal böyle olunca sivil toplum kuruluşları bir başka önem kazanıyor. TOBB gibi, TÜSİAD gibi.
TOBB deyip geçmemek lazım, İsrail'le Filistin arasında "barış projesi" geliştiren bir kurumsal kapasiteye sahip bugün. Bakalım aynı TOBB yönetimi Türk-Kürt buluşması için sahne alabilecek mi?

***
TOBB'un geçmişinde, finansmanını sağladığı ama resmen sahiplenmediği "Doğu Sorunu Teşhisler ve Tespitler" adlı özel araştırma raporu duruyor. Üstelik 1995 tarihli bir rapor. TOBB'un efsane başkanı Yalım Erez'in hazırlattığı o rapor, ortalığı kasıp kavurmuş, konu DGM'ye kadar gitmiş ve aklanmıştı. Bugün, Kürt sorununun varlığını kabul ediyorsa TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve arkadaşlarının da inisiyatif alma günüdür.
O dönemde Yalım Bey, "Ülkesinin bütünlüğü, istikrarı ve halkının refahı için çalışmaları teşvik eden TOBB, kısır çemberi kırmak ve önemli sorunlardan birinin çözümü için Türk kamuoyuna bilimsel bir tespit sunmak istemiştir. Birliğimiz, bu araştırmayı sunmakla, demokratik örgütlerin üstlenmeleri gereken sorumluluğu yerine getirdiği için kıvançlıdır" demişti.
Bakalım şimdiki yönetim ne diyecek? En azından, o rapordaki gibi "Ulusal birlik, kültürel alanda değil, siyasal alanda aranmalı ve inşa edilmelidir. Bu doğrultuda geliştirilecek siyasal projenin hedefi, Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi olmalıdır" diyebilecek midir?