Şimdi tam zamanı. "Kriz varsa çare var" diye bir araya gelen sivil toplum kuruluşlarının, "demokratik açılımı" sahiplenmesi için bundan iyi fırsat olamaz. Özel sektörün yasal en büyük temsilcisi konumundaki TOBB'a da "liderlik" rolü düşer. Üstelik, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de devrede olduğuna göre, artık seçilme kaygısı da bulunmayan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu açısından "çekinilecek durum yok" demektir. Tabii işi sadece TOBB'a yıkmadan TÜSİAD da TİSK de TESK de Türk İş de elini taşın altına uzatmalı. Öyle ya bu uzun bir süreç.
Lakin İçişleri Bakanı Beşir Atalay'la görüşen TOBB cephesinden yansıyan hava, cesur adımlar atılacağı yönünde değil. TOBB yönetimi, geleneksel milliyetçi muhafazakâr tabanın nabzını tutmadan, derinliğini bilmediği suya adım atmayacak gibi. Bu yüzden ortak tavır belirlenmesi "katılımcılık adına", bütün oda ve borsalara havale ediliyor.
Peki bütün bunlara rağmen TOBB merkezinin Ankara'da yapacağı icraat olamaz mı? Örneğin, şu meşhur TEPAV bünyesinde Kürt sorunu ile ilgili bir enstitü kurularak öncü sinyal verilemez mi? Haliyle Kürtçe bilen eleman istihdam edilemez mi? Kürt kökenli oda yöneticileri ile düzenli olarak genişletilmiş yönetim kurulu toplantıları yapılamaz mı? Olayın sadece iş ve aş yanıyla yetinilmeyip, siyasi ve hukuki boyutları ile TOBB Üniversitesi eliyle bilimsel sınırlarda topa girilemez mi?
Bütün bunlar için bekleyip göreceğiz!