Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Küresel içe kapanma korkusu

Türkiye, Kürt sorununun çözümüne endeksli demokratik açılım çabasında, sert tartışmalar eşliğinde giderek içe kapanma tehlikesi yaşıyor. Oysa Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile geldiğimiz Slovenya'da AB-Balkanlar-Kafkaslar hattında öngörülenler ülkemiz açısından gerçekten tarihi fırsata işaret ediyor.
Alp Dağları'nın uzantısında, göl manzaralı Bled kentinde düzenlenen "Stratejik Forum", Türkiye'nin, dahili sorunlarını çözmesi halinde bölgesel güç kimliğinin teyit edileceğini ve gıpta ile izleneceğini gösteriyor.

***

İtalya-Avusturya-Hırvatistan üçgenindeki Bled kasabasını, 'Balkanlar'ın Davos'u olarak görmek mümkün. Bu nedenle, Avrupa liderliğinin öncelikli gündemine bakmakta yarar var. Zira Ekim ayında İstanbul'da gerçekleşecek IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları da benzeri gündeme sahne olacak.
Avrupa bugün "ekonomik-jeopolitik manzarasını" yeniden tanımakla meşgul. Bunun için bulunan sihirli formül ise "21 Yüzyılda Yeni Küresel Yönetişim." Buna göre, bölgesel işbirliklerinin önemi daha fazla artacak. BM'nin kurumsal yapısının reforme edilmesi gerekecek. IMF, Dünya Bankası ve G-20 başta olmak üzere küresel ekonomik yönetişim, uluslararası finansal sistem ve küresel ticaret rejimi yeniden yapılandırılacak. Ve... Gelişmekte olan ekonomiler, yeni küresel mali yönetimde daha etkin rol üstlenecek.

***

Entegre olmayı hedeflediğimiz AB, "Ekonomik kriz güvenlik ve kalkınmaya tehdit mi?" sorusuna yanıt arıyor. Bulunan ilk cevap endişe verici: "Krizle birlikte ekonomik ve sosyal güvenlik, askeri güvenliği tehdit edebilir hatta askeri güvenliğin önüne geçebilir!" Bunun için ticari korumacılık tehlikesini önlemenin çareleri aranıyor.
Bakan Davutoğlu'nun, "Petrolümüz, doğalgazımız yok ama eşsiz coğrafyamız ve zengin insan kaynağımız var" vurgusu burada, Bled Stratejik Forumu'nda daha bir anlam kazanıyor. Türkiye'nin etkin aktör haline geldiği enerji alanında AB, "Doğu-Batı enerji koridorlarını, güvenli petrol ve gaz arzını" konuşuyor.
Küresel kriz sonrası devletlerin sosyal sorumluluğu, sürdürülebilir üretim ve tüketim boyutunda birinci konu haline geliyor. Zira dünya, krizin üstesinden gelmek için gerekli yeni etik kodlar arıyor, ülkelerin büyüme istekleri ile kalkınma imkanları arasındaki çelişkiyi tartışıyor. Bu noktada, "Avrupa'nın güvenlik yapısının yeniden değerlendirilmesi" gerekiyor. Bu da Türkiyesiz olmuyor. Aynı şekilde "AB ile Balkanlar arasındaki ekonomik entegrasyonun geliştirilmesi" de yine Türkiye kapısına çıkıyor.

***

AB'nin butik ülkesi Slovenya'dan yansıyan hava, uluslararası dayanışma artmazsa ekonomik krizin güvenlik ve kalkınmayı tehdit edebileceği yönünde. Küresel krizle birlikte sosyo ekonomik kapasitedeki düşüş toplumlararası ilişkilerde potansiyel tehdit oluşturduğu açık gerçek olarak kabul ediliyor.

Tansiyon yükselebilir

Nitekim Dünya Bankası'nın küresel ticaretin daralacağına ilişkin tahmini de global içe kapanıklık dönemine girebileceği uyarıları ile adeta örtüşüyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün yıl sonuna kadar küresel ölçekte 50 milyon kişinin işini kaybedeceği öngörüsü ise göçmen sorunu ile birleşip refah toplumlarını korkutuyor. Ayrıca, bölgesel istikrarsızlık riski, serbest pazar politikalarından uzaklaşılması ihtimali de gözardı edilmiyor. Bled Stratejik Forumu'ndan çıkardığım sonuç ise şöyle:"Dünyada ticari korumacılığın artması uluslararası tansiyonu yükseltebilir. Samimi işbirlikleri geliştirilmezse ekonomik kriz, küresel istikrarsızlığın motoru olabilir!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA