Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Piyasa yapıcılar dikkat!

2010 yılı bütçesinin Meclis'te görüşülmesine başlanacağı bu hafta piyasaların gözü kulağı hala Hazine'nin açıklayacağı finansman programında. Türkiye, cazip faiz koşulları nedeni ile halen yabancı fonların gözdesi konumundaki birkaç ülkeden biri. Ancak, önümüzdeki yıl IMF'siz yola devam ederse gelir hedeflerini nasıl realize edeceği konusunda piyasa aktörlerine ikna edici bilgiler vermek durumunda. Sayıştay'ın hazırladığı "2008 Hazine İşlemleri Raporu" nda belirtildiği gibi, "Düşen vergi gelirleri ve ekonomideki durgunluğun aşılması için genişletici maliye politikalarına ihtiyaç duyulması yüzünden borçlanmayla finansmana ağırlık verildi." Aslında bu gerçeği, geçtiğimiz hafta NTV'de Murat Akgün'ün sunduğu program vesilesi ile biraraya geldiğimiz Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da kabul ediyor. Babacan'ın satır arası mesajlarında, Mayıs 2009'dan itibaren ekonomi yönetiminin olaylara bakış açısındaki temel farklılık da hissediliyor. Nitekim, "Ekonomide U dönüşü yaptık. Vergi indirimleri ve harcama artırıcı kararlarla ekonomiyi büyütmenin imkanı yok. Yaz ortasında aldığımız önlemler sayesinde yılsonunda 74 milyar lirayı bulacak bütçe açığını 62 milyar liraya indirdik. Gelecek yıl da 50 milyar lirada tutacağız. Büyüme için güven ve istikrar gerekli. 2002-2007 döneminde denenmiş ve başarılı olmuş bir model var. Neden başka arayışlara girelim?" ifadesi de klasik Babacan yaklaşımının dışa yansıması idi. Babacan'ın önündeki en kritik iş ise gelecek yıl yüzde 3.5 düzeyinde öngörülen büyümenin, olası IMF anlaşması ile yüzde 5.5 ve üzerine çıkabileceğine Başbakan'ı ikna etmesi olacak.

***

Söz Hazine ve finansmandan açılmışken Sayıştay'ın, piyasaları doğrudan ilgilendiren bazı uyarılarına değinmekte de yarar var. Zira bu uyarılar, piyasa yapıcısı bankalarla Hazine arasındaki ilişkilerin düzenlenmesini gerektirecek. Sayıştay, Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) ihalelerinin belli aşamalarında ihale sonucunu etkileyebilecek eksiklikler olduğunu savunuyor. Dikkat çektiği husus DİBS'lerin likiditesini artırarak borçlanma maliyetini düşürmeyi amaçlayan Piyasa Yapıcılığı (PY) sisteminin inceliklerinde gizli. Malum borçlanma ihalesi öncesinde PY'lara, Rekabetçi Olmayan Teklif (ROT) adı altında ihalede oluşacak ortalama fiyattan alım yapmak üzere teklif hakkı tanınıyor. ROT'ların karşılanması yoluyla yapılacak ihraç tutarı ise ihaleye ilişkin üstlimitin yüzde 30'unu aşamıyor. 2008 yılında kamu kuruluşları dışarıda tutulduğunda ROT kabul oranları yüzde 67'ye kadar çıkıyor, ortalaması ise yüzde 41 olarak gerçekleşiyor. Sayıştay diyor ki "Yüksek oranlar, Hazine görevlilerinin ihalede yapılan borçlanma tutarından daha yüksek tutarda kabul gerçekleştirdiklerini gösteriyor."
Sayıştay denetçileri daha sonra şöyle devam ediyor:
"ROT yöntemiyle yüksek oranda borçlanılması, çoklu fiyat uygulaması açısından ortalama fiyattan çok fazla satış yapıldığı anlamına gelmektedir. ROT'ta teklifi kabul edilen PY'lar, alım yükümlülüklerini yerine getirdiklerinde, ihalede rekabet etmek yerine ortalama fiyatı yükseltmeye çalışabileceklerdir." Bu saptama üzerine Sayıştay şu önerileri sıralıyor:
İhale üst limitinin belirlenmediği durumlarda, ROT yoluyla kabul edilecek miktara tavan getirilmeli.
ROT kabul miktarları PY'lar için alım yükümlülüğü kapsamı dışına çıkarılmalı.
İhale tutarlarının çok yüksek olması nedeni ile ihalelerde görev alan personel belli kısıtlamalara tabi olmalı, örneğin memuriyetten ayrıldıktan sonra, ihaleye katılan tüzel kişiliklerde çalışması yasaklanmalı.
ROT ve ihale aşamasında rekabeti engelleyici durumlar oluşmaması için PY'ların ihale fiyatlarına etkisi önlenmeli ve yaptırımlar getirilmeli.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA