Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

IMF sürpriz yapar mı?

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Washington ve Meksiko City'yi kapsayan Amerika çıkarmasının ekonomi ile ilgili bölümü, ağır siyasi gündemin gölgesinde kaldı. Oysa makro dengeler, dış ticaret ve müteahhitlik açısından ileriye yönelik oldukça sağlam temeller atıldı.
Örneğin, ABD ile model ortaklık çerçevesinde ekonomi ve dış ticaret bakanlarının düzenli olarak bir araya geleceği resmi platform kurulması önemliydi. "Nitelikli Sanayi Bölgeleri, teknoloji transferi, enerji yatırımları" artık ABD'lilerin geçiştirebileceği konular olmaktan çıkacak. Tabii, Türkiye'nin dersine iyi çalışması ve ısrarlı takibi sayesinde.
ABD'deki temasların sürpriz yönü Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın IMF yetkilileri ile bir araya gelmesi oldu. Olası Stand By için elektronik ortamda temaslarının sürdüğü IMF, acaba Türkiye ekonomisinin son durumu ve gidişatı hakkında ne düşünüyor?
Hemen söyleyelim, IMF küresel finansal krizin ilk günlerinde kaygı duyduğu Türkiye'nin performansından memnun. Hatta, Dubai ve Yunanistan riskleri karşısında, Türkiye ekonomisinin kategorik olarak diğerlerinden ayrıştığının da farkında. Amerika seyahatine eşlik ettiğimiz Başbakan Tayyip Erdoğan da sorum üzerine uçakta şu açıklamayı yaptı:
"IMF'de gelişmeler olumlu istikamette devam ediyor. IMF, Türkiye'nin durumunun olumlu seyrettiğini Ali (Babacan) Bey'e ifade ediyor. 'Siz çalışmalarınızı yapın, biz yapalım bir an önce kararımızı verelim' diyoruz. Çok olumsuz bir şey sanıyorum söz konusu değil."
Bu bilgiler ışığında, "Acaba IMF'le sürpriz anlaşma çıkar mı?" diye sorulduğunda üç konuya dikkat etmek yararlı:
1- Mali disiplin adına Temmuz 2009'da önlem alan Türkiye, IMF'nin istediği "mali kuralı" bu yıl örtük biçimde uygulayıp 2011 bütçe döneminde mali kuralı yasal altyapıya kavuşturacak.
2- IMF bir süredir yerel yönetimlerin öz gelirlerinin artırılması gereğini savunuyor. Ve bu konuda Ankara'daki kapsamlı çalışma son aşamaya geliyor.
3- Bugün, 2010 Bütçesi üzerindeki görüşmelerin TBMM'de genel kurul aşaması başlıyor. 26 Aralık'taki son oturumda ödeneklere tırpan atılabileceği ve kamu maliyesinde vidaların biraz daha sıkılacağı konuşuluyor.
Bütün bu adımlar IMF için hazırlık yapıldığı izlenimi veriyor

***
Başbakan Erdoğan'ın, gezisinin ikinci durağı olan Meksika'ya gelince... Dünyanın 13. büyük ekonomisi. Türkiye de 17. büyük ekonomi. Meksika ile diplomatik ilişkilerin tarihi 81 yıl öncesine uzanıyor. Ve maalesef Erdoğan'a kadar geçen sürede sadece iki ziyaret yapılması "ufuk körlüğü"nün göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik Meksika bizim gibi G-20, OECD ve BM Güvenlik Konseyi'nde etkili aktör. Yani Türkiye ile pek çok ortak noktası bulunuyor.
Başbakan'ın, "Geçmişten bu yana baktığımızda dış ilişkilerde her alanı ıskalamışız. Göreve geldikten sonra gittiğimiz ülkelerde ne kadar zayıf olduğumuzu gördük. İthamda bulunmak istemem ama ihmaller var. Birçok ülkede dışişleri teşkilatımız yok" sözleri özel anlam kazanıyor. Afrika kıtasındaki 52 devlette sadece 12 elçiliği bulunan Türkiye bu sayıyı 2010'da 27'ye çıkarıyor. Latin Amerika'da ise Kolombiya ve Peru'da büyükelçilik açıyor. Erdoğan'ın, "Öyle bir büyükelçi var yerinde duramıyor. Bazılarına bakıyorsun süreyi doldurayım derdinde" sözleri de genç diplomatların kariyeri için gösterge niteliği taşıyor.
Peki Meksika'da ne mi oldu? Üç önemli adım...
1- Latin Amerika Zirvesi'ne gözlemci üye olarak Türkiye'nin katılması benimsendi.
2- Türk işadamlarının beşon yıl süreli çok girişli vize alarak Karayipler'e uzanan coğrafyaya açılmasına imkân sağlandı.
3- Müteahhit firmalara Latin Amerika pazarının kapıları aralandı. Sadece Meksika'daki yıllık 90 milyar dolarlık altyapı yatırımı bütçesi bile çok şey anlatmaya yetiyordu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA