Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Anayasa ve piyasa hesapları

Bugün, "Anayasa Günü." Anayasa değişikliği etrafında, yeni siyasi ve ekonomik paradigma tüm yönleriyle tartışılacak. Tartışmanın TBMM'deki aktörleri kadar - AK Parti, CHP, MHP, BDP, DSP ve bağımsız milletvekilleri- Meclis dışındaki aktörleri de -Cumhurbaşkanı, yargı, iş dünyası- belirleyici rolde olacak.
AK Parti açısından, ufak tefek kırgınlıklara rağmen konu anayasa oldu mu iç bünye sorunları baskılanacaktır.
CHP, sistemin ve rejimin savunma mekanizmasını işletmeye adaydır. Ancak Deniz Baykal'ın, "3 madde referanduma gitsin, Anayasa Mahkemesi'ne başvurmayacağız" deme olasılığı hâlâ vardır. Zira bu nokta, manevra alanını genişleten siyasi argümandır.
MHP, demokratik açılım karşısında konuşlanan politikasında hasat beklerken, biraz da hazırlıksız yakalandığı anayasa değişikliği karşısında bocalamaktadır. Ancak, paketi mahkemelik yapma rolüne soyunmayıp, demokratik tutarlılığını korumaktadır.
BDP, kısa vadeli kazanç hesabına girmiş görünmektedir. Buna rağmen AK Parti sonrasında gelişen özgürlük ikliminde nefes alabildiğinin de farkındadır.
DSP ve bağımsızlar kanadında ise hava parçalı bulutludur. Sürpriz destek kadar, Anayasa Mahkemesi'ne başvuru dilekçesine imza atacak isimler de sıradadır. TBMM dışına çıkıldığında durum şöyledir:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis'te mutabakat arayışının son ana kadar sürdürülmesinden yana olduğunu hissettirmektedir. Paketin tümüne bulunacak 367 ve üstündeki destek karşısında, sadece bazı maddeleri referanduma sunmaya yatkın profil çizmektedir. Lakin milli irade ortaya çıkmadan pozisyonunu açık etmek istememektedir.
Yargı, "yüksek mevkileri" itibariyle blok duruş sergilemektedir. Asıl dikkat çekici açıklama önümüzdeki perşembe günü, Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle Başkan Haşim Kılıç'tan gelebilir. Kılıç, ihsas- ı reyde bulunmaksızın anayasa değişikliğinin yargısal akıbetine ilişkin ipuçları verebilir.
Ve iş dünyası... Anayasa Platformu'na şimdiye kadar TOBB öncülük ettiği için, sürece ilişkin analizi de o cepheden yapmak yararlı olacaktır.

***

TOBB camiası, anayasa üzerinde nabız tutarken beklenmedik şekilde "emek sömürüsü" eleştirisiyle yüzleşmiş ve adeta savunmaya çekilmiştir. Kafa karışıklığının gerisinde ekonomisiyaset ilişkisi vardır. Anayasa tartışmalarının ekonomiyle ilgili öncelikleri unutturması, hatta erken seçimi tetiklemesi endişesi hakimdir. Ancak, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun söylemi, yeni anayasa olmadan, ekonominin sıçrama yapamayacağına işaret etmektedir. Hisarcıklıoğlu, şu tezi savunmaktadır:
"Sistemin işlemesi için yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Niçin yeni anayasa? Çünkü, dünyada iş yapma biçimi 1990'larda değişti.
1982 Anayasası'ndaki kalkınma anlayışı kamu-özel sektör modeline dayanıyordu. 1990'lardan sonra, 'kalkınma, zenginleşme özel sektör eliyle olur' ilkesi yerleşti. Biz koşmak istiyoruz. Anayasa yeniden ele alınmadan yapısal reformları gerçekleştirmek mümkün değil. Örneğin, kamu yönetimi reformunu, yeni anayasa olmadan yapabilir misiniz? Hayır. Bu haliyle sistemin çivisi çıkmış. Yeniden inşası lazım."
Tabii, TOBB'un 2007 yılı hatırlatması da manidardır...
"Türkiye, 2007'den itibaren ivme kaybetti. Niye? Çünkü kendi içimizde kavga ettik. Herkes birbirini 'öteki' gördü. İşin bereketi 2007'de kaçtı. Türkiye, 2002-2007 döneminde hem ekonomide hem de istihdamda büyük gelişme sağladı. Neden? Çünkü huzur, istikrar ve reform süreci vardı. Hükümet ile iş dünyası arasında diyalog mekanizmaları, sağlıklı işletiliyordu! Huzur ve istikrar olmadan üretim, üretim olmadan ticaret, ticaret olmadan zenginlik olmaz. Ne olur içerideki kavgaya odaklanmayalım,
dışarıya bakalım. Moralimizi bozmayalım!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA