Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Köşeye sıkıştırma manevrası!

Türkiye ekonomisinin geleneksel sezonları, bu sezonları dört gözle bekleyen zinde güçleri vardır. Ramazan, bayram, referandum derken şimdilik beklemeyi tercih eden bu çevreler, "sonbahar sendromu" nun altyapısını yavaş yavaş kurmaya başladı bile. İçeriden yapılan ataklar sonuç vermediği için Türk halkının gereğinden fazla önemsediği dış aktörler de devreye sokulmaya başlandı. Nitekim bugünlerde yerli ve yabancı oyuncuların "ikiz açık" teorisi üzerinden, siyasi iktidarı köşeye sıkıştırma manevrasına tanık oluyoruz. Ekonomi yeniden büyüme sürecine girdiği için sistemik cari açık sorununun tetiklendiği bir gerçek. Hatta bu sorunu, gelecekteki bütçe açığı varsayımıyla birleştirdiniz mi, bugünkü iyimser tabloyu alt üst etmeniz an meselesi. Öyle ya "Artan cari açık karşısında yetersiz doğrudan uluslararası sermaye, değerli TL, gevşek maliye politikası, tahrik edilen tüketim harcamaları" üzerine kurgulanan ekonomi fotoğrafından ürkmemek mümkün değil. Ancak mesele bu kadar basit değil. Yani, "Kısa vadeli olumlu görünüm uğruna yarın ortaya çıkabilecek dalgalanmayı göze alan bir profil şu an için görünmüyor." Kaldı ki Merkez Bankası da sütre gerisinde bekliyor. Hatta siyasetin en kızıştığı anda, şok faiz kararları almaya yatkın kimliğini muhafaza ediyor. Bunun anlamı, hükümetin mali disiplinden taviz verdiği anda ekonomiye fren yaptıracak faiz artışlarının her zaman mümkün olmasıdır. Merkez Bankası halihazırda "mali kural"ın ertelenmesine açıktan tepki vermemiş, gelişmeleri izlemeyi tercih etmiştir. Ekim 2010'da olmasa bile Ocak 2011'de ele alınabilecek mali kural tasarısı dahi piyasalar açısından anlam kazacaktır.

* * *

İşin maliye politikası tarafındaki tartışma ise sanıldığı gibi muslukların açıldığı eleştirisiyle sürdürülemez. Asıl kavga, ekonominin toparlandığı bu dönemde ortaya çıkan artı değerin nasıl kullanılacağı ile ilgili. Ekonomiyi canlı mı tutacaksınız yoksa başa baş noktasında hayatiyetini sürdürmesini mi isteyeceksiniz? Piyasadaki canlılığın şimdilik gevşek maliye politikası ile ilgisi olmadığına göre... Temel soru şu:
"Piyasa dinamikleri ile tetiklenen büyümeyi nasıl yöneteceksiniz?"
IMF ve bazı kredi derecelendirme kuruluşları, "Bütçeyi daha da sıkın, faiz artırın" diyerek ekonominin doğal ritminin bozulmasını önerirken siyasi iktidar, "Gelişmeleri sağlıklı olarak nitelendirip, ilave karar almayı bu aşamada gerekli görmüyor."
İç ve dış piyasa oyuncuları, "2010'daki büyüme konjonktüreldi, 2011'de büyümeyi finanse edemezsiniz" tezi ile korku salarken siyasi kanat, seçime gidilen ortamda "Ne ek harcama yapmaya ne de ek önlem almaya yatkın davranıyor."
Doğrusu, Türkiye'nin mevcut dengelerini bir yıl daha sürdürmesi mümkün. Ama en azından yapısal nitelikli bazı düzenlemelerle mesafe alınması gereği de açık. Türk Ticaret, Borçlar Yasaları ile enerji sektöründe rekabeti ve serbestiyi artıracak kararlar gibi.
Şimdi iddia edilebilir ki "Hükümet, memur maaş artışlarında iyi sınav vermedi!" Lakin Türkiye deneyimi bu iddiayı doğrulamıyor. Marjinal tüketim eğilimi yüksek gruplara yönelik dönemsel gelir transferlerinin ekonomide asgari canlılık sağladığı, popülist etki yaratmadığı biliniyor. Bu nedenle 2011'deki enflasyon hedefinin 1.18 puan üstündeki memur maaş zamlarını speküle etmek için yeterli done bulunmuyor!
Sözün özü...
Türkiye, 2011 seçimlerine güncel dengelerini ve istikrarını koruyarak girmeye aday. Sonrasında ise yeni nesil reformlara kararlılıkla başlama gereği duruyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA