Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Babacan'ın büyük sınavı

Halk oylaması gündemi yerini hızla ekonomiyle ilgili kararlara bırakıyor. Yaklaşan seçim ortamında bütçe dengesinin nasıl kurulacağı, kur-faiz riskinin nasıl yönetileceği merak konusu. Özel sektörün amiral gemisindeki profesyoneller soluğu yeniden Ankara'da alıyor. Bir yandan siyasi parti genel merkezleri ziyaret ediliyor, diğer yandan Merkez Bankası, Hazine, Maliye, BDDK'da nabız yoklanıyor.Temasların ana ekseni belli:
1- 2011'de mali disiplin ne şekilde korunacak?
2- Demokratik dönüşüm için başladığı işleri bitirmesi gereken AK Parti, önümüzdeki yıl yapılacak seçimden tek başına iktidar çıkarmak için neyi, ne kadar göze alacak?
3- Başbakan, saha çalışması kuvvetli, halkla ilişkileri başarılı isimleri kabineye alacak mı?
4- 2012 baharında Merkez Bankası'nın başına kim geçecek?
5- Cumhurbaşkanlığı seçimi ne zaman yapılacak?
AK Parti açısından temel tahminler neredeyse şekillenmiş durumda. Analizde soru işareti ile bırakılan tek bölüm "dış dinamikler" daha doğrusu "ABD ile ilişkilerin iç siyasete etkisi"ni kestirme güçlüğünde düğümleniyor. Tabii ki yanıtı merak edilen sorular sadece iktidar partisi ile sınırlı değil. CHP ve MHP yönetimlerinin, referandumun mesajını okumak ve özeleştiri yapmak yerine günlük olaylarla açıklama hatasına düştüğü söyleniyor. "Hükümet imkânlarının kullanılması, medya desteği, sivil toplumdaki korku" gibi siyaset borsasında artık prim getirmeyen iddiaların dün olduğu gibi yarın da kullanılacağı anlaşılıyor. Hal böyle olunca muhalefet, özgün çözümler üretmeyi erteleyip, AK Parti reçetelerinin peşine takılıyor. Bu yaklaşımın, iktidara alternatif çıkarmayacağı düşünülüyor.
Analize ilave edilen son husus ise BDP ve diğer küçük partilerin sergileyeceği işbirliğinin TBMM'ye yansıma ihtimali. Bir başka deyişle, baraj altında kalması muhtemel partilerin dayanışma ile Meclis'e girip giremeyeceği...

***

Ekonominin geleceği adına sürdürülen fikir jimnastiklerinde, temel politikalardan sapma beklenmiyor. Buna karşın "asgari ücret ve emekli aylığı artışı, tarım desteklemelerinin öne çekilmesi, yatırım harcamaları ve sosyal desteklerin takviyesi" gibi sonuç verici uygulamalara girileceği öngörülüyor. 2010'daki büyümenin gücüyle 2011'in ilk yarısına kadar vaziyetin idare edileceği, yapısal düzenlemeler için sadece 2010'un son çeyreğinin değerlendirilebileceği savunuluyor.
"Doğrudan uluslararası sermaye girişindeki yetersizlik, artan cari açık, değerli TL'ye ilişkin yakınmalar, dış piyasalardaki belirsizlik, 2011'de banka kârlarının azalması, büyümedeki nispi yavaşlama ve istihdam handikabı" ile ortaya çıkacak sorunlar ise bir kenara not ediliyor.

***

Gelelim, artı ve eksileri ile Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın inisiyatifine. Babacan, ciddi emek verdiği, "Mali Kural" yasa tasarısının askıya alınmasının şokunu uzun süre üstünden atamadı. Ta ki son bakanlar kurulunda Başbakan, kendisinin gönlünü alana ve moral verene kadar. Babacan, şimdiye kadar ekonomiyi hep IMF markajında, yani bir tür sigorta altında yönetti. IMF'nin olmadığı dönemde ise hazine bakanı değildi. Babacan'ın, IMF'siz ancak mali kuralla ekonomiyi otomatik pilota bağlama çabası ise sonuçsuz kaldı. Şimdi Babacan'ı büyük sınav bekliyor. Kontrol mekanizmasız, seçim döneminde istikrarı koruma sınavı. Ve bu sınavda Babacan'ın da ekonominin de teminatı "seçim ekonomisi istemiyorum" diyen Başbakan'ın kararlılığı olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA