Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Bankaların durum raporu

Yayın yönetmenimiz Erdal Şafak, İrlanda'nın krize girmesinde bankaların rolünü, finans sektörüne uygulanan stres testlerinin ekonomiye sağlam raporu vermek için tek başına yeterli olmadığını yazdı... Biz de o noktadan devam edelim.
Türk bankacılık sektörünü 2011'de bekleyen fırsat ve risklere değinelim.
Tabii bunun için küresel bazda bankalara önerilen reçeteye bir bakmamız gerekiyor. Buna göre bankaların;
1- Asgari sermaye gereğinin takviye edilmesi
2- Geleceğe dönük karşılık ayrılması
3- Stres anlarında kullanılmak üzere tampon oluşturulması
4- Aşırı kredi büyümesinin frenlenmesi hayati önem taşıyor.


***

Bankacılık kesimindeki sorunların, güçlü gibi görünen ekonomileri kısa sürede tepetaklak hale getirdiği artık biliniyor. Hal böyle olduğu için, finansal sektörün sağlığına yönelik koruyucu hekimlik kriterlerini Türkiye'ye uyarladığımızda karşımıza şu tablo çıkıyor:
1- Sektörün sermaye yeterliliği yasal alt sınırın bile 2.5 kat üstünde
2- Bankacılar, kârın sermayeye eklenmesi yönündeki BDDK zorlamasını eleştirseler de haklılığı kabul etmekte
3- Stres durumlarına hazırlık hem Merkez Bankası hem de BDDK ekseninde sürmekte, bankalar da bünyesel önlem almakta
4- Kredi genişlemesinin sınırlanması, cari açık baskısının kırılması adına, bankaların likidite esnekliği azaltılmaktadır.
***

Türk bankalarının, 2001 krizinde uğradığı imaj kaybını güç de olsa telafi ettiğini söyleyebiliriz. "Yağmurlu havada şemsiye açmayan, kredileri erken çağıran, firmaları batıran banka" algısının büyük ölçüde kırıldığı bir gerçek. Nitekim, küresel krizin en ağır etkilerinin hissedildiği 2009'da bankalar, müşterilerin üzerine gitmek yerine, kredileri yüzdürmeye çalıştılar.
Geçen yıl belki yeni kredi verilmedi ama mevcut kredi portföyünün korunması esas alındı. 2010'da ise hızla toparlanan ekonomiye paralel olarak gerek ticari gerekse bireysel krediler yeniden açıldı. Ve o andan itibaren, ekonomiyi kontrol altında tutma operasyonu yine bankalar üzerinden başlatıldı. "Finansal sektörün likit varlıklarına set çekilmesi, kredi iştahının kesilmesi, kredi maliyetlerinin artırılması" gibi kararlar ekonomik istikrar için gerekli kabul edilebilir. Buna karşın, yapısal sorunların çözülmeyip, faturanın bankalara kesilmesinin yanlışlığı görmezden gelinemez.
Esasen, köklü reformların ertelendiği dönemlerde kısa vadeli çözüm bulmaya meraklı bürokrasimiz ya dolaylı vergilere yüklenir ya da bankaların kârlarına göz diker. Örneğin, 2000 yılında IMF destekli programa başlamadan önce enflasyonun ve faizlerin ani düşüş göstereceği varsayımıyla, bankaların elindeki devlet kâğıtlarının nispeten yüksek kalan faizlerine vergi konuldu.
İlk bakışta doğru görünen bu karar, bir yıl geçmeden bilanço sorunu yaşayan bankalar yüzünden kat be kat fazla bedel ödenmesine yol açtı.
Sözün özü...
1-
Ekonominin sağlam olması dört şarta bağlıdır. "Siyasi istikrar, bütçe disiplini, güçlü bankacılık sektörü ve dinamik özel sektör." Türkiye'nin ayrıcalıklı pozisyonu bu uyumdan kaynaklanmaktadır.
2- Liyakat sahibi isimlerin uyarılarına - hoşumuza gitmese de- kulak vermeliyiz.
Bu yüzden BDDK Başkanı Tevfik Bilgin'in, "Daralan faiz marjları, rekabet, faizlerdeki artış beklentisi bankaların kârı üzerinde baskı yaratacak, küresel istikrarsızlık ortamı nedeniyle 2011 oldukça zorlu bir yıl olacak" uyarısını önemsemek durumundayız!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA