"Nasıl oluyor da iç savaşla boğuşan Esad yönetimi, Akçakale'yi topa tutmaya cesaret edebiliyor?"
Ankara, günlerdir bu kritik sorunun yanıtına kilitlenmiş durumda...
3 Ekim gecesi Başbakanlık Resmi Konutu'nda yapılan değerlendirmeler de bu açıdan çok önemli.
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, Başbakan Tayyip Erdoğan'a brifing veriyor. Topçu ateşinin belirli koordinatlar içinde, nokta hedef gözetilerek gerçekleştiğini, sınırlı sapma ile hedefi vurduğunu anlatıyor. Haliyle, Suriye Ordusu'nun sivil hedefleri kasten vurduğu sonucuna varılıyor.
Kuşkusuz, Tel Abyad ve çevresindeki çatışmalardan kaynaklanan riskler de masaya yatırılıyor. Kastı aşan top ve havan atışları da hesaba katılıyor. Ama oluşan kanaat, "bilinçli saldırı yapıldığı" yönünde.
Bu arada, Esad'a bağlı güçlerin, muhaliflerle Türkiye sınırı arasındaki bağı kesmek istediği, Akçakale'nin karşısındaki Tel Abyad'daki hâkim tepeleri askeri açıdan güçlendirdiği de rapor ediliyor.
Suriye'nin seçtiği çatışmanın dozu ise "Ankara'nın reaksiyon kabiliyetinin ölçülmesi, NATO'nun devreye giriş hızının görülmesi ve uluslararası toplumun tepkisinin test edilmesi" biçiminde yorumlanıyor.
Ve çok daha önemlisi...
Esad rejiminin, Türkiye'yi "Yeni Osmanlı" emelleri içinde gösterme, "Arap milliyetçiliğini tetikleme" ve "dikkatleri Suriye'deki iç savaştan dışarıya çevirme" niyetinde olduğu düşünülüyor. Yani, Halep ve çevresindeki operasyonlara devam ederken Ankara'yı "savaş isteyen ülke" konumuna sürükleyip, zaman ve zemin kazanmaya çalıştığı tahmin ediliyor.
Tabii Türk Ordusu'nun sadece Suriye'den topçu ateşinin geldiği askeri mevzileri imha etmeye dönük kontrollü karşılığı, NATO'nun kararlılığı, Esad'a doğrudan dolaylı destek veren Rusya, Çin ve İran'ın bile "meşru müdafaa" durumunu kabul etmesi, pek çok planı şimdilik boşa çıkarıyor.