Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Müstakil mi, mütemmim cüz mü?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasındaki özellikli ilişki biçimini doğru okumayanlar, peşin yorum yapanlar ummadıkları anda iki ateş arasında kalabilirler. Gül'ün Çankaya Köşkü'ne çıktığı günden itibaren Başbakan Erdoğan'la çatışmasını bekleyenler, hatta bunu tahrik edenler hep oldu. Perde gerisinde problemler de yaşandı. Ama ciddi krize dönüşmeden ustaca yönetildi.
Peki, "30 Eylül 2012'den 30 Ekim 2012'ye ne değişti?"
Öyle ya "kardeşlik hukuku" temelinde izah edilen Gül-Erdoğan ilişkisi, AK Parti'nin bir ay önceki kongresinde bizzat Başbakan'ın ağzından, "Bu davada nifak olmaz değerli kardeşlerim. Bizi, birbirimize hasım gibi, rakip gibi göstermeye çalışan karanlık çevrelere karşı çok ama çok dikkatli olacağız" vurgusu ile adeta mühürlenmişti. 29 Ekim'i 30 Ekim'e bağlayan Çankaya resepsiyonunda Gül ve Erdoğan'ın aynı konulardaki yaklaşımları gerçekten farklı idi. Özellikle Ulus'taki alternatif Cumhuriyet etkinliği ve açlık grevleri konusunda... Örneğin, Erdoğan'ın ısrarla "Barikatları kaldırma emri vermedim" dediği sırada, Gül'ün, Ankara Valisi'ne, "toleranslı davranın" uyarısında bulunduğu ortaya çıktı. Ertesi gün Başbakan ilk kez açık bir dille, "Devlette çift başlılık olmaz" deme gereği hissetti. Bu, kızgınlıkla söylenmiş, anlık bir ifade miydi?
Doğrusu, pek de öyle olmadığı anlaşılıyor.


***
Sanırım, 2014'te halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanı'nın yetkisi ve gücü üzerine planlama erken başladı. Buna, AK Parti'nin kader çizgisi de eşlik etti.
Muhtemelen...
Muhtelif ekipler, gerek Ankara'da gerekse Ankara dışında faaliyet gösteriyor. Herkes, yakın hissettiği isim için piyasa yapıyor.
Siyaset borsasındaki endeksi zıplatıyor. Bu kıpırdanma ister istemez, "yeni siyasi proje" ihtimalini düşündürüyor. Ve maalesef Cumhurbaşkanı, en makul girişimlerinde bile, bu projenin parçası gibi takdim ediliyor.
Veya bizzat Cumhurbaşkanı, siyaseten kenara çekilmek istemediğini, kendisine rağmen bir şeylerin kurgulanmasından hoşnutsuzluk duyduğunu belli ediyor.
Haliyle Başbakan da "ana oyun kurucu" olduğunu kaçınılmaz biçimde hatırlatıyor. Böylece hem aceleci çevrelere mesaj veriyor hem de bilinen sınırları vakitlice ve kalın çizgiyle çiziyor.
Bu durumda Cumhurbaşkanı ya bağrından çıktığı siyasi hareketin mütemmim cüzü gibi dikkate alınacaktır ya da bireysel oyununu oynamayı deneyecektir.
Netice olarak...
Gül ve Erdoğan üzerinden AK Parti'yi zayıflatma hesabı tutmaz. Olsa olsa asli liderliğin tescili söz konusu olur!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA