Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

Seçimin sağlaması

Türkiye'nin gözü kulağı TBMM Başkanlığı seçimlerine ve buradan çıkacak sinyalin muhtemel koalisyon modeli için öncü sinyal olup olmayacağına odaklanmışken aynı ağırlıkta bir başka seçeneğe işaret etmek istiyorum.
Hemen belirteyim. 7 Haziran seçimlerinden "tek başına iktidar çıkmadığını, seçmenin uzlaşma mesajı verdiğini, koalisyon formüllerinin denenmesi gerektiğini" söyleyenler haklıdır. Buna kimsenin itirazı olamaz. Zaten siyasetin gündemi de erken seçimden önce hükümet kurma çalışmasıdır. Lakin seçimin üzerinden geçen 20 günün gösterdiği tablo "2.5 hükümet ihtimaline" işaret etmektedir. "AK Parti-CHP, AK Parti-MHP, azınlık hükümeti (veya geçici hükümet.)" Muhalefet bloğunun hükümet kurması, AK Parti ile HDP'nin bir araya gelmesi mevcut şartlarda değerlendirme dışı durmaktadır.
Buna karşın, koalisyon için yeterli şartların oluştuğunu henüz söyleyemeyiz. Hatta Meclis Başkanı seçimi ile koalisyon bileşimi arasındaki bağın giderek zayıfladığını bile iddia edebiliriz. Seçimden sonra daha çok muhalefet üzerinden okunan siyaset, AK Parti'nin ağırlığını hissettirmesiyle yeni bir mecraya giriyor. Muhalefetin parçalı yapısı, CHP'nin çelişkili sinyalleri, MHP'nin kemik duruşu karşısında AK Parti, "Seçimden açık ara birinci çıkan, ülkeyi yönetme sorumluluğunu taşıyan" kurumsal kimliğini sahaya yansıtmayı başardı. Sürpriz işbirlikleri olmazsa 1 Temmuz'da AK Parti adayı İsmet Yılmaz'ın 258 oyla Meclis Başkanı seçilmesi de sürpriz olmaz.

***

Türkiye gelinen aşamada, siyaseten ve fikren "koalisyona hazır olmadığı gibi yatkın da görünmüyor!" Muhalefet partileri, geleceği kurgulayan ortak paydası olabildiğince geniş hükümet protokolü hazırlamak yerine enerjisini hâlâ geçmişle hesaplaşmaya ayırıyor. "Kemal Kılıçdaroğlu, hükümete giremezse", "Devlet Bahçeli ise hükümete girerse" liderliğinin erozyona uğrayacağını fazlasıyla dikkate alıyor.
Peki bu durumda ne olacak? "Koalisyon denemesinde samimi olduğunu gösteren, karşı tarafın mızıkçılık yaptığını savunan ve buna seçmeni ikna eden parti avantaj kazanacak."
Ardından, "tekrar seçim" gerçekliği ile yüzleşmek gerekecek. Tabii seçim demişken, siyaset dışı baskı gruplarının "koalisyon ısrarını" göz ardı etmemek gerek. Uzun ömürlü olmayacak ama etkiye açık koalisyonla bir süre daha işlerin sürdürülmesi, ileriye dönük teminatlar alınması onlar açısından mümkün. Ama... 2 yılı geçmeyecek, ayağı frende, aklı devri sabık dosyaları biriktirmekle meşgul olan koalisyon ülkeye fayda getirmeyecektir.
***

Türkiye, 7 Haziran seçimlerinin "sağlamasını yapmaktan" çekinmemelidir. Denilebilir ki, "Tablo değişmeyecek, vakit ve nakit kaybı olacak!" Bu gerekçe makul olsa bile... Kasımda yenilenecek seçim bir tür "referanduma dönüştürülebilir." Seçmene, "tek başına iktidar mı, koalisyon mu istiyorsun?" diye sorulabilir. (Hangi parti olursa olsun) Sandıktan tek başına iktidar çıkarsa ne ala. Yok, yine koalisyon zorunluluğu doğarsa o zaman tüm partiler şapkayı önüne alır, taktik manevraları bir kenara bırakır, 4 yıl sürecek adam gibi koalisyonun altyapısını kurar. Mutlak mutabakatla, yavaş ama etkili yol almayı dener.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA