Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

İSEDAK'ın yarını

İstanbul, İslâm Konferansı Teşkilatı'nın 25'inci Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi toplantısına ev sahipliği yapıyor. 54 ülke temsilcileri, 11 devlet başkanı, 6 başbakan, 18 bakan, 3 cumhurbaşkanı yardımcısı, 700 basın mensubu ve binlerce insan.
İSEDAK, Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi'nin Türkçe kısaltması. 1981'de temeli atılmış ve 1984'te Kenan Evren'in başkanlığındaki ilk toplantısından bu yana çeyrek asır geçmiş. Amacı da İslam ülkeleri arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri sağlamak ve kuvvetlendirmek. Küresel krizin sarstığı ama hâlâ zengin-fakir sıralamasını değiştirmediği dünya ekonomisinde İSEDAK, liderliğini Türkiye gibi bir Emerging Markets üyesi ülke çekse de, fakir veya orta halli ülkeleri temsil ediyor.
Kuruluşundan bu yana izlediğim İSEDAK'ın en azından şimdiye kadar dişe dokunur bir başarıya imza attığına tanık olmadım.
Umudum, bu kez başkanlar düzeyinde ele alınan bu platformun, yakın gelecekte "küresel atılımlar platformu" ve üyelerinin global başarılarına katkı verecek bir işbirliği düzeyine tırmanmasıdır.
Çeyrek asırdır varlığı istikrarla sürdürülen bu platformun, başarıya henüz ulaşamamış olması, belki de artık gündeme gelmesi gereken bir sorudur.
Bana göre bu dinamikler, zenginlik ile fakirlik arasındaki temel belirleyici unsurlarda yatıyor. Sahi, neden fakiriz ve fakir kalırız?
Mesela ülkelerin bazıları neden bu kadar zengin iken, çoğu İSEDAK üyesi bazıları yoksulluk kaderini(!) aşamıyor?
Zengin ve fakir ülkeler arasındaki fark, ülkelerin "yaş"ı değildir.
Mesela, Hindistan ve Mısır gibi ülkelerin 2000 yıldan fazla geçmişi vardır ve fakirdirler. Öte yandan Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi 150 sene önce isimleri bilinmeyen ülkeler kalkınmış ve zengin ülkelerdir.
Doğal kaynakların var olup olmaması da zengin ülke fakir ülke arasındaki farkı yaratmaz. Japonya ufacık bir adaya sıkışmış, %80 arazisi tarıma ve hayvancılığa uygun olmayan bir ülkedir ama aynı zamanda dünyanın 2. büyük ekonomisidir. Ülke dev bir yüzer fabrika gibidir, bütün dünyadan ham madde ithal eder, sonra da bütün dünyaya bitmiş ürün ihraç eder.
Diğer bir örnek, kakao yetiştiremeyen ancak dünyanın en kaliteli çikolatasını üreten İsviçre'dir.
4 ay da sürse de kısa yaz döneminde toprağı da ekerler, hayvancılık da yaparlar. Bu yetersizlikte bile ürettikleri süt ürünleri en iyi kalitededir. Bu ufak ülke yansıttığı güvenli, düzenli ve çalışkan ülke imajı sayesinde dünyanın para kasası olmayı da başarmıştır.
Zengin ve fakir "ülkelerin yöneticileri"ni birbirleriyle karşılaştırdığınızda aralarında önemli bir fark bulamazsınız.
"Irk ve deri rengi" de önemli değildir: Kendi ülkelerinde tembel olarak tanınan işçiler aslında zengin Avrupa ülkelerinin arkasındaki ana üretici güçtür.
Peki; o zaman aradaki fark nereden gelmektedir?
Fark uzun yıllardır kültür ve eğitim ile içlerine işlenen değişik "bakış açısı"dır. Zengin ve kalkınmış ülke insanlarının davranışlarını incelediğimizde, büyük bir çoğunluğun şu prensiplere kalben inandığını görüyoruz: Temel ahlaki kurallar, Dürüstlük, Sorumluluk, Kanun ve kurallara saygı, Başkalarının hakkına saygı, Çalışkanlık, Tasarruf ve yatırıma inanç, İrade, Dakiklik...
İSEDAK ülkelerinde "nüfusun çok küçük bir azınlığı" bu prensiplere inanır.
Bu ülkeler, doğal kaynak olmadığı için veya tabiat zalim davrandığı için fakir değildir; "doğru bakış açısına sahip olmadığımız için" fakirdir.
Bu ülkeler, zengin ve kalkınmış ülkeleri o noktaya getiren işlevsel prensiplere uymak ve bunları çocuklarına öğretme azmi olmadığı için hala fakirdir.
İSEDAK toplantılarında konuşulanlara kulak verin; duyacağınız, fakirliğin, "kaynak" sorununa fazlaca bağlandığıdır.
Fakat benim inandığım; G-7'ler ve hatta G-20'lerde olan ancak İSEDAK'ta olmayan, "idrak" sorunudur.
İdrak ise "doğru bakış açısına sahip olup olamamak" gerçeğidir.
İSEDAK'ın yarınını ben; "Temel ahlaki kurallar, Dürüstlük, Sorumluluk, Kanun ve kurallara saygı, Başkalarının hakkına saygı, Çalışkanlık, Tasarruf ve yatırıma inanç, İrade, Dakiklik" gibi prensipleri benimsemenin belirleyeceğine inanıyorum.
Türkiye'de krizden, fakirlikten ve ilkelliğinden ağlayanlar da buna dahildir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA