Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Bürokrasi

Rahmetli Turgut Özal, bundan 25 yıl önce Başbakanlık koltuğuna oturduğunda, "Türkiye'nin baş sorunu bürokrasi" diyordu.
Tepesinde durduğu bürokrasiyi eleştirmekle de kalmıyor, anlayış reformu mahiyetinde yığınca yeni yasa çıkartıyordu.
Bürokrasinin devlet çarkını yavaşlatan hantallığını aşabilmesi, karar süreçlerini hızlandırabilmesi için yıllarını verdi.
Aslında bir yere kadar da gelindi.
Fakat "benim memurum işini bilir" sözleri, bürokrasinin azaltılması yönünde yaptığı reformları gölgede bıraktı.
Kayıp yıllar dediğimiz 1990'larda, "işini bilen memurlar" ile en tepedekilerin "aile fotoğrafına girebilenler" koalisyonları sayesinde etik kirliliğin dibini bulmuştuk.
Bürokrasi, yalnızca kamuda değil, belli ölçeğe ulaşmış her kurumda kaçınılmaz bir olgu. Eğer yönettiğiniz kişilerin sayısı, devletteki gibi 3 milyonu aşıyorsa, yönetim kademelerinin varlığı kaçınılmaz oluyor.
Veya artık orta ölçekli bir firma olduysanız, şikayet ettiğiniz bürokrasiyi "ister istemez" siz de kendi ellerinizle inşa ediyorsunuz demektir.
Bugün yine bürokrasinin "iş yapma tarzı ve sürati" sorgulanıyor.
Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz yıllarda Türkiye'nin önündeki engelin bürokratik oligarşi olduğunu vurguluyordu; "bunu aştığımız gün, bu milleti tutana aşk olsun."
Özal'dan farklı olarak Erdoğan, "bürokratik sistemin kaçağından istifade edilmesine" vurgu yapıyordu.
Bürokrasiye eklediği oligarşi kelimesi ise azınlığın çoğunluğu yönetmesi eleştirisini de taşıyor.
20 yıl öncesinde temeli atılıp bitirilemeyen tesisler örneğini veren Başbakan'a göre, bürokrasinin fren etkisi kaldırıldığında, ortalama "5.5 ayda" bitebiliyor.
Peki bürokrasi bunu neden yapıyor?
Bu soruya getirilen en yaygın cevap: "Bürokrasi, gücünü kaybetmemek için" icraatı ya engelliyor veya tahrip ediyor. Güç kaybetmemek için...
Aslında sorunun temeli burada yatıyor.
Bürokrasinin elindeki gücün, nasıl kontrol edileceği, bu gücün kendisinden daha önemli hale gelmiştir.
Güç kirlenmesi
dediğimiz bu olgu bugün her büyük kurumun sorunudur ve getirilen çözümler arasında "mucizevi" olanı yoktur. Güçten yana sorunu olan her ülke, kendi bürokrasisini daha verimli hale getirirken, kendilerine has çözümler üretmiştir.
Bu işin, düzenlemeleri değiştirmek, devletin gücünü azaltmak veya yeni yasalar koymakla da bir ilgisi bulunmamaktadır.
Değer yaratmayan tüm iş süreçlerini yeniden tanımlayıp, buna uygun yeni bir bürokrasi yaratılamayacağına göre, yöntemlerimizi gözden geçirme zamanımız gelmiş demektir.
Halen dünyada denenmiş yöntemler içinde en işe yarayanı, "yetki ve sorumluluğu, merkezden çevreye taşıma" yaklaşımıdır. Mesela eskiden imar izninin dahi Ankara'dan verildiği dönemde, bürokrasinin ezici gücü, her beldedeki insan tarafından hissediliyordu. Bu yetki belediyelere verilince, merkezi bürokrasinin "engelleme" yeteneği zayıflamıştı.
Dev şirketlerin bulabildiği çözüm ise "delegasyon" odağında oluşuyor.
Yetki ve sorumlukları olabildiğince en uç birime taşımak fakat kontrolü asla elden bırakmamak.
Bu yöntem, şikayet ettiğimiz bürokrasi için denenmeye değer gibi geliyor bana. Neticede bürokrasinin daha verimli olması görevini bürokratlardan isteyemeyeceğimize göre, bu işi gerçekleştirecek olan, Özal veya Erdoğan gibi Başbakanlık erkidir.
Bürokrasinin bir de "yetki mevki suiistimali" vardır. Gazetelerde hemen her gün "kişisel rüşvetini" yetersiz bulduğu için "kamusal fayda"yı ülke zararına çeviren örnekler söz konusudur.
Kişisel rüşvetini az bulduğu için İstanbul Metrosu'nu 120 yıl geciktiren "vezir"in, torunlarına bıraktığı "trafik laneti" kemiklerini sızlatır mı bilinmez. Ancak bugün aynı vezirin torunları, hâlâ aramızdadır.
Bazen bu, bir gemiyi, "belgesi eksik" gerekçesiyle limanda bağlamak olabiliyor. Milyonlarca dolarlık ihracat kaybı ve ülke zararı ne gam? Bazen de yetkisini "kapris"le hayata geçiren bürokrat örneklerinde olduğu gibi "işi yavaşlatma" şeklini alabiliyor.
Bürokrasinin "oligarşi" sıfatı da ancak, "yetki ve sorumlulukları uçlara dağıtıp" kontrolü bir yerde toplamakla giderilebilir. Bürokrasisiz olmaz! Ancak bizdeki bürokrasiyle olmayacağı da bir gerçek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA