İlişkileri; Batı dünyasıyla güçlendirdikçe Doğu'nun tercihi, Doğu dünyasıyla geliştirdikçe de Batı'nın vazgeçilmezi olmak...
Mustafa Koç'un bu ifadesi; Türkiye'nin, bulunduğu coğrafyanın imkânlarından azami yararlanmasının formülü gibi...
Aslına bu durum; dün için de doğruydu fakat Batı'ya kilitlenmiş dikkatimizi, Doğu'ya olan rikkatimizi azaltınca, jeopolitiğin bize sunduğu fırsatları hovardaca harcamış olduk.
Krizin yarattığı küresel kırılma şimdiki tabloyu; "Doğu doğuyor, Batı batıyor" kolaycılığıyla okutabilir. Fakat bu da geçici bir durumdur.
Bundan 12 yıl önce, Asya'dan başlayan "Küresel Çöküş", tam tersi bir tablo sergilemişti.
O zaman da bugün de Türkiye'nin Doğu- Batı eksenindeki konumu, daha az önemli değildir.
Tek fark, sanayicimizden çiftçimize, işçimizden patronuna dek herkesin bu "önemin" farkına varmış olmasıdır.
Doğu-Batı arasındaki bu köprü ülkenin rekor büyümelerle anılması, tesadüf olamaz.
Batı ile zaten var olan ilişkiler bugün, ticaretin de ötesine taşarak, Doğu'dan Batı'ya uzanan eksende, ekonomi koridoru oluşturuyor. Doğu'dan Batı'ya petrol, doğalgaz, enerji akarken Batı'dan Doğu'ya mal ve hizmet akışı söz konusu.
İstanbul'un finans merkezi haline gelme sürecine de hizmet eden bu durum, Türkiye'nin ekseninin kaymasını değil, aksine Türkiye'nin "eksen ülke" haline gelmesini sağlıyor.
Nitekim Mustafa Koç'un mevcut küresel ekonomik savaş ortamında, Türkiye'nin, güven yaratmak ve sözünü daha fazla dinletebilmek için, yeni diplomatik adımlar atması gerektiğini söylüyor. Komşularla sıfır sorun politikasının, yöresel güç olma yolunda Türkiye'ye avantaj yarattığını Koç ta ifade ediyor.
Değer yaratan alanların, Batı'dan Doğu'ya kaydığı bu çağda, tam da ortada yer alan Türkiye, bana göre uzun süreden beri ilk defa coğrafyasının avantajını kullanır hale geldi.