2013 Bütçesi'nde dikkati çeken başlık; 79 bin personel alınacağı oldu. Gazete, TV ve internet sayfalarında Bütçe açıklamalarının kamunun yeni personel alımlarını öne çıkarması, iki farklı zihin yapısının eseri. Birincisi, başta öğretmen atamaları olmak üzere çeşitli alanlarda tayin bekleyen okur/dinleyici için haberi daha cazip hale getirmek... İkincisi de zaten 2.5 milyon memuru olan kamunun kadrolarının "acaba şişirildiği mi?" kaygısı...
Algılar; gerçeğe dönüşür... Çoğu kere, gerçeğin kendisidir de...
Öncelikle; memur sayısına dair ezberimizi gözden geçirelim. Doğrudur; zira 2,5 milyon memur sayısı, ürettikleri değer üzerinden ölçülünce, 700 bin kişi ile aynı hizmet verilebilir. Yanlıştır zira devletin artan fonksiyonları ve değişen yapılanmasına uygun olarak 2,5 milyon memur dahi azdır.
Nasıl yani? Doğru mu yanlış mı? Aslında bunun cevabı, kamu personelinin görev tanımlarından gelmektedir. Bugün bilişim teknolojileri, akıllı telefonlar ve sistemler yardımıyla e-devlet kapısı, pek çok devlet dairesini "gereksiz" hale getirmiştir. Artık yapacak işleri olmasa bile, bu memurlar oradadır ve onların yürütmek zorunda oldukları hayat vardır.
Sorun; devlet vatandaş ilişkisinde değişen süreçlere uygun personel rejimine sahip olamayışımızda yatıyor. Memurlar gereksizdir demiyorum. Memurların çoğunun görev tanımları ortadan kalkmış olmasına rağmen, karşılığı olmayan kamu hizmetleri(!) üretilmeye devam etmektedir.
Değer yaratmayan iş süreçleri için eskiden gelen kadroları dönüştürmek de kolay değildir. Hal böyle olunca zihinler, memur sayısına odaklanmakta ve her yeni personel alımı, göze batabilmektedir.
Oysa kamunun nitelikli personel sayısı, giderek artıyor ve burada anahtar kelime; niteliktir. Üniversite mezunları, öğretmenlere öncelik veriliyor olması, eğitim ve sağlığı öne çıkaran bütçe ile de uyumludur.
Kamudaki bütün pozisyonların yeniden yapılandırılması sağlanmadığı sürece memuru "sayı" üzerinden değerlendirme yanlışımız da sürecektir.