Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Gelecek körlüğü

Geleceği "dünden yola çıkarak" tahmin etmenin en büyük riski "kırılma noktalarını görememe" körlüğüdür.
Günün "mevcut" durumundan yola çıkar, geleceğe bir "doğru" çizersin, vardığı noktada "bunlar olacak" diye hesap kitap yaparsın.
Gel gör ki hayatın pratiği, doğrusal tahminlerin neredeyse hiçbirini doğrulamıyor.
Türkiye'nin sanayileşme sürecinde öteden beri tartıştığımız "dönüşüm" yönetimi, benzer "ufuksuzlukları", tam da bu yüzden barındırıyor olabilir. İddiamız, fert başına milli geliri 10 bin $'ı aşan bir ulusa artık dar gelmeyen başlayan sanayiler, 16'ncı büyük ekonomiye yakışmayan katma değerli mal ve ürün deseni...
Bunun için herkesin dilinde olan fakat hayata geçmeyen "sakız" ise, "yenilikçilik" söylemi... Sürdürülebilir kalkınma diye diye onu dahi başardık ama... Yıllardır her iş toplantısının, strateji arayışının "geyiği" haline gelen yenilikçilik alanında, arpa boyu yol alabildik.
Şimdi bu "sevimsiz" tabloya bakıp, "bizden adam olmaz" sözüyle tanımlanan doğrusal tahmini yapamayız. Bizim içimizde veya dışımızdaki bir "kırılma", geliyor ve bu doğrusal gidişatı, iyiye veya kötüye doğru kırıveriyor.
Türkiye'nin öteden beri geliştirmeye çalıştığı sektörlere bakınca, tekstilde moda olamamak, makinede markasızlık, gıdada düşük katma değer gibi "zaaflarımız" ön plana çıkıyor. Fakat diğer taraftan doğal kaynaklarımız, coğrafyamız ve yerel kabiliyetlerimizle örtüşen alanlarda, kendi mucizemizi doğurabiliyoruz.
Bir zamanlar "mucizenin", küresel bir kavram olduğunu sanıyorduk. Japon mucizesi, Güney Kore mucizesi gibi modelleri bire bir taklit etme tuzağına düştük. Şimdi anladık ki mucize, "kendine dair" olan öykülerden geliyormuş.
2001 krizi, bir kırılma noktasıydı. İşe yaradı. Küresel kriz de bir kırılma noktasıydı.
İşe yarıyor. Misal, dünün yabancı sermaye girişine dair tahmin denklemlerini çöpe atıyor, bir yandan Çin'inden Kazak'ına, Avrupalısından Amerikalısına dek pek çok coğrafyadan, "birlikte bölgesel atılım" projelerini fark ediyoruz.
Bir yanımızla çileği ancak dondurup satacak kadar gelişebilmişken diğer yanımızla alternatif enerjiyle çalışan arabalar üretebilme cüretimiz var oluyor.
Peki, madem durum budur, kötü haber ne? Kötü haber; kırılma noktasında yeni dinamikleri kavrayamayanların yok olacağıdır.
Kendini yeni normale taşımayanların helak olacağıdır. Ama nedense bunlar bana kötü haber değil, müjde gibi geliyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA