Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİHA OKUR

'Böyle büyüme olur mu?'

Deveye sormuşlar, "Boynun niye eğri?" Yanıtlamış, "Nerem doğru ki?" Türkiye'nin kurumları ve piyasaları da o misal!.. Piyasa dostu Merkez Bankası ile Merkez'in oyun planını kapmak için kırk takla atan piyasa aktörleri, IMF anlaşması tartışması üzerinden epeyce bir süredir yanlış sinyal üretiyor.
* Merkez Bankası, "IMF programına gidiyoruz, enflasyon düşüyor. Bu kadar kaynak girişi olan yerde bu faiz verilmez" diye gecelik faizleri yüzde 20'ye yakın indirdi.
* Fon yöneticileri ile İMKB'nin spekülatörleri fırsatı kaçırmadı. "IMF'den 40-50 milyar dolar gelecek, dertler bitecek," heyecanına kapıldı. IMF düellosu faiz ve İMKB'ye zirve yaptırdı.
* Bono- tahvil piyasasında faizler, yüzde 15'lerden yüzde 12'lere indi.
* Borsada spekülatörler, İMKB 100 Endeksi'ni 23 bin seviyesinden 35 bin seviyesine çekti.
* 1.800 liraya dayanan dolar kuru 1.550 liranın altına yerleşti. Bu tartışmada birileri iyi para kazandı. Hedge fonların yüzü güldü. Gelin görün ki, önümüzdeki dönemde bu fatura ekonominin bütününe pahalıya patlar...

***
Sahi "Ne oldu da, bir anda söylem değişti?" Bazı ekonomistler, "IMF'ye gerek kalmadı, anlaşma olmayabilir" diyor. Daha bir ay öncesine kadar, "B planımız yok!" diyen Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz bile söylem değiştirmiş. Pazartesi akşamı Finans Kulüp'ün davetinde "IMF ile anlaşma olmazsa B planımız hazır" dedi. Kafamız karıştı. Demek ki; ortada bizim görmekte zorluk çektiğimiz çok ciddi bir değişiklik söz konusu, Merkez Bankası'nda IMF anlaşmasının olmayacağı yönünde bir görüş oluşmuş!..
Sinek küçük mide bulandırır.
O yüzden her iki kesimin "ideolojik ağabeyliğine" soyunmuş olanlara soruyorum: Ortada bir terslik var. Ya fiyatlar yanlış, ya da beklentiler! Veya tam tersine, "Türkiye, çok iyi yola girmiş, haberimiz yok!" Öyle ya, bunlardan hangisi doğru? O yüzden doğru oturup doğru konuşalım. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ı eleştirirken, "Piyasalardaki iyimserliğin altı boş" ikazına dikkat çekelim. Bir an önce, "Türkiye'de toparlanma iç talep yoluyla başlayacak" görüşüne odaklanalım.

***
Görünen köy kılavuz istemiyor. Türkiye, önümüzdeki dönemde kendi yağıyla kavrulacak. Galiba dış pazarlardaki daralma nedeniyle 1980 sonrası başlayan "ihracata dayalı büyüme" modeline zorunlu mola verecek. Bir dönem için "ithal ikameci" olacağız. Böyle bir süreçte sağlıklı büyümek, iş ve aş yaratmak için ne yapmalıyız? Bu soruları Türkiye'nin en iyi iktisatçılarından biri olan Prof. Dr Gülten Kazgan'a sorduk.
Kazgan, "Bu krizi atlatmak için Türkiye'nin IMF'ye değil, Dünya Bankası, IFC, İslam Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası gibi yatırım bankalarından hem de çok çabuk yatırım kredisi almaya ihtiyacı var" diye yanıtladı. Kazgan'a göre Türkiye, 2002-2008 arasında IMF ile yaptığı programla iç dengelerini öylesine bozdu ki, reel kesimi battı. Tarımı öldü. İmalat sanayisi çöktü.
Üretim ve ihracat yapısal olarak dışa bağımlı hale geldi. O yüzden tarım ve imalat sanayisini canlandırmak için ithal ikameci bir programla yola devam etmeli.
Bu noktada Kazgan soruyor:
"2002-2008'de Türkiye, inşaat, finans, dış ticaret ve turizmle büyüdü. Böyle bir büyüme olur mu?" Buyrun tartışalım..

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA