Geçmiş yıllarda futbolda her yenilginin ardından şerefli mağlubiyeti konuşurduk!.. "Yenildik ama ezilmedik" derdik... Tek tesellimiz buydu. Şimdi, basketbolda Dream Team yani "rüya takımı" ile oynuyoruz. Dünya Basketbol Şampiyonası'nda rakiplerimizi yene yene finale çıktık. Namağlup olarak bir ilke imza attık. Belki şampiyon olarak kupayı kaldıramadık ama dünya ikincisi olduk. Rüya takımlarla rüya gibi bir yarışa imza attık.
Basketbolda sınıf atladık. Basketbol Milli Takımımızı yürekten kutluyorum. 12 Dev Adam hepimizi mutlu etti.
12 Dev Adam referandumu bile gölgeledi.

Referandumdan çıkan sonuç ne olursa olsun Türkiye kazandı!
Yurdum insanı siyaset meydanlarındaki gerginliği basketbol maçlarında üzerinden attı.
Her maç öncesi tek yürek oldu.
Maçlara kilitlendi.
Siyasetçiye, "Şampiyonluğa evet, tartışmaya hayır!" mesajı gönderdi.
Artık dünya süper liginde oynuyoruz...
İnsan kaynağımız, sistemlerimiz, ekonomimiz yıldızlar üretiyor. Spor endüstrisinin en popüler alanı olan futbol ve basketbolda şampiyonlar çıkartıyoruz.
Bunun için iyi çalışan bir sistemimiz ve bu sistemi besleyen şirketlerimiz var.
Beko, Garanti Bankası ve Turkcell, Basketbol Milli Takımı'na inanmış, yıllardır destek veriyor. Bu üç şirket kısa vadeli gelir hesabı yapmıyor, aksine akıllı davranarak kesintisiz sponsorluk desteğini sürdürüyor. Bu vizyon bu üç şirketi öne geçiriyor.
Gelin görün ki, basketbola bu yaklaşım yetmiyor. Tıpkı bir ülke için gerekli olan "sürdürülebilir büyüme" gibi basketbol takımlarına da "sürdürülebilir destek" gerekiyor.
Basketbolda sürdürülebilir destek ülkenin ulaştığı ekonomik düzeyle ilgili.
Örnek verelim.
Çin'de GSMH düşük, gelir dağılımı dengesi bozuk. Yıllardır her dalda madalya topluyor.
Çinli sporcuların arkasında güçlü bir devlet desteği var. Çin'de spor endüstrisini devletin dışında besleyecek bir alan henüz gelişmemiş. Dolayısıyla başarılar hormonlu...
ABD'de ise güçlü bir finans ve insan kaynağı var. Endüstri küresel. Alt sektörler çok güçlü.
Verimli, etkin şirketler ve kulüplerle karşılaşıyoruz. O yüzden ABD, gerçek başarılara imza atıyor.
Peki, Türkiye'de durum ne?
Futbol, kamunun korumasıyla koşuyor, basketbol ise risk altında!..
Bu da haksız rekabete yol açıyor.
Çünkü kamu, futbolda milyarlarca lirayı devreye sokuyor. Verimsiz ve adil olmayan sübvansiyonla işi yürütüyor. Futbol kulüpleri şirket mi, dernek mi, belli değil. Futbola düzenli olarak usulsüz kamu kaynağı aktarılıyor. Maliye, vergi aflarıyla kulüpleri kolluyor. Belediyeler, imar kayırmacılığını sürdürüyor.
Oysa basketbolda özel şirketler milyon liraya adil ve etkin iş yapıyor. Futbol kadar korunamıyor. İlgililere duyurulur...