Şu an dışarıya bakacak durumumuz yok! İç meselelerimizle boğuşuyoruz. İran ve Irak'ta ne olup bittiğinin farkında değiliz. Komşumuz İran, nefes alamaz halde; ABD, BM ve AB'nin çok sıkı yaptırımı altında.
ABD, İran'ın kendisiyle işbirliği yapmasını ve İsrail'i tehdit olarak algılamasını istemiyor. Bu hedef için çalışan, İsrail'le beraber politika belirleyen ABD, Ortadoğu ülkelerine 120 milyar dolarlık silah satıyor. Dünya için büyük bir satış.
***
Silahlar,
4 yıllık dönemde teslim edilecek. Kimse durup dururken silah almaz ki! Bu kadar silah bölge ülkeleri açısından riski artırıyor. Suudi Arabistan'ı anladık, acaba küçücük Körfez ülkeleri gelişmiş bu silahları niye alıyor?
Demek ki, Türkiye'nin İran algılaması ile Körfez ülkelerininki farklı!..
Biz, İran'ın
nükleer ve silahlanma yolculuğunu normal bir ülkenin programı gibi algılıyoruz. Körfez ve dünya bizim baktığımız gibi bakmıyor.
***
Dış politikadaki yolculuk siyasi bir karar... Türkiye,
"Komşularla sıfır sorun" diye yola çıktı. Bulunduğu coğrafyada izleyici olmayı reddetti.
"Artık sorunlara dışarıdan bakmayacağım. Uzlaştırıcı rol üstleneceğim" dedi.
Suriye-İsrail, Filistin-İsrail, İran-ABD arasında arabuluculuk yaptı.
Aktif politika belirlemeye çalıştı.
Ama ne hikmetse
ABD de Suriye ile ilgili son görüşmelere çağrılmadı! İran sorununda
sürecin dışında tutuluyor!
Diyeceğimiz şu: Bugün dünyada
bir ülkenin tek başına politika belirlemesi mümkün değil. Aktif olmak doğru. Ama politika belirlemek ülkeleri,
"Taraf" olmaya zorluyor.
***
Dünya siyaset sahnesine
"Tarafım" diye çıkan bir ülkenin güçlü olması gerekiyor.
Milli güç unsurlarının bunu desteklemesi şart.
Dikkatinizi çekelim.
27 üyeli AB bile, onca gücüne rağmen
İran ve bölgeye ilişkin politika oluşturamıyor. Bunun için
mangal gibi yürek, ekonomik refah,
askeri üstünlük gerekiyor.
Irak'a bir bakın hele...
Biz, günaha ortak olmadık. Tezkereyi reddettik. Sorun mu bizi, biz mi sorunu bulduk? Savaşı engelleyemedik. Şimdi, terör ve etnik sorunlarla karşı karşıyayız.