Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKUR TEMSİLCİSİ İBRAHİM ALTAY

Kültürel iktidar baskı grupları ve medya

Robert Davi... İtalyan asıllı, Amerikalı oyuncu, yapımcı, yönetmen, radyocu, yazar ve şarkıcı.
Oyunculuk kariyerine 1977 yılında Philip Rosenberg tarafından yazılan romandan, Frank Sinatra tarafından aynı adla televizyona uyarlanan Contract On Cherry Street filmiyle başlamış. Bu filmde Sinatra'yla sonraki filmlerinde Marlon Brando, Clint Eastwood, James Franco, Bruce Willis, Roberto Benigni, Arnold Schwarzenegger, Benicio del Toro gibi isimlerle aynı perdeyi paylaşmış.
Bond serilerinden birinde, Showgirl, Zor Ölüm başta olmak üzere 130'dan fazla filmde görünmüş;
Criminal Minds, Profiler gibi dizilerde boy göstermiş. Genellikle sert ve tehlikeli adam olmuş.
Davi 16-23 Ekim arasında yapılan 53. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin kapanış ve ödül töreninde Sinatra şarkıları söylemek üzere Antalya'daydı. Birçok kez başrol oynamış, geniş kitlelerin hayranlığını kazanmış yıldızlar arasında, ilginç bir şekilde yüzüne en aşina olunan oyuncu oydu. Gören hemen herkeste "Ben bu yüzü hatırlıyorum" duygusu uyandırıyordu.

Amerikan seçimleri
ve medya
Davi ile Sabah gazetesinin düzenlediği kahvaltıda aynı masayı paylaştık. Uzun uzun sohbet ettik.
Söz dönüp dolaşıp Amerikan seçimlerine ve medyanın oynadığı role geldi.
Davi sıkı bir Trump destekçisi.
Büyük medya kuruluşlarının Trump aleyhindeki kampanyanın bir parçası hatta yürütücüsü olmasından yakınıyor. Trump'a karşı olan Robert de Niro, Madonna gibi isimler bu kuruluşlar tarafından gündemde tutulurken Trump'ı destekleyen onlarca Hollywood yıldızının görmezden gelindiğini, sanki herkes Hillary Clinton'ı destekliyormuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığını söylüyor.
Amerika'da medya kuruluşları hangi adayı desteklediklerini açık bir şekilde beyan ediyor ve yayınlarını bu doğrultuda şekillendiriyorlar.
Bunun bir objektiflik, tarafsızlık ve dengelilik sorununa yol açmadığı iddia ediliyor. Fakat anladığım kadarıyla bu defa Amerikan medyası işi abartmış; Trump karşıtlığını bir düşmanlığa hatta lince dönüştürmüş.
"Şu an olanlar Reagan aday olduğunda yaşananlara çok benziyor" diyor Davi.
Hatta bir adım daha ileri giderek bunu soğuk savaşın başlangıcında gerçekleştirilen 'cadı avı'na benzetiyor.
Pek çok ünlü ismin medyadan, baskı gruplarından ve Hollywood'a hakim olan çevrelerden korkarak düşüncelerini açıklayamadığını söylüyor.
Yakından izleyenler ve sorgulayanlar Davi'nin anlattıklarının ne kadar haklı olduğunun farkında...
İnsan düşünmeden edemiyor...
Kültür endüstrisi ve Amerikan seçimleri mevzu bahis olduğunda Türk medyasının Amerikan medyasından bir farkı var mı?

***


Festival günlüğü

Turkuvaz Medya Grubu ve Sabah gazetesi tıpkı geçen yıl olduğu gibi Uluslararası Antalya Film Festivali'nin ana sponsorları arasında yer aldı. Festival Günlüğü yayımladı; sanata ve sanatçılara verdiği önemin bir göstergesi olarak bir hafta boyunca bütün gelişmeleri sayfalarına taşıdı.
Şüphesiz bu olumlu bir gelişme.
Öncelikle röportajları ile dikkat çeken sinema yazarı Olkan Özyurt'u kutluyorum.

Festivale moderatör olarak katkı yapmanın yanında hemen her gün özel bir habere ya da söyleşiye imza attı.
Sabah foto muhabirleri İlhami Yıldırım ve Metin Arabacı nöbetleşe çalışarak bütün fotoğrafların okurlara ulaşmasını sağladılar.
Antalya muhabirimiz Talat Öztuzsuz alan hakimiyetini kullanarak hem başat hem de tamamlayıcı bir rol üstlendi.
Günaydın adına festivali izleyen Özlem Avcı ve Funda Karayel, etkinliklere katılıp günü gününe haber geçtiler. Hepsini kutluyorum.
Turkuvaz Medya Hukuk İşleri Grup Başkanı Av.
Fatih Savaş'ın yurt dışına satılan Türk dizileriyle alakalı hukuki sorunları anlatan konferansı da burada ayrıca zikredilmeye değer.
En önemlisi, kurumsal iletişim direktörü Fecir Alptekin ve ekibi organizasyon ve koordinasyon konusunda özverili bir çaba gösterdiler. Gazeteyi en güzel şekilde temsil ettiler, krizleri soğukkanlılıkla yönettiler.
Bu da gazeteye yansıdı.
Onları da tebrik ediyorum.

***


İki güzel gelişme

Geçtiğimiz yıl festivale katılan gazetecilerin durumu ile alakalı iki eleştiri gündeme getirmiştim.
İlki: Gazetecilerin festival açılışında düzenlenen korteje katılıp halkı selamlamasının yanlış olduğuydu.
Bu yıl en azından Sabah gazetesinden hiçbir muhabir, yönetici ya da yazar korteje bu maksatla katılmadı.
Sevindirici bir gelişme...
İkinci eleştirim gazetecilerin konaklama ve ulaşım koşullarının kötülüğü hakkındaydı. Geçtiğimiz yıl gazetecilerle festivalin diğer katılımcıları arasında büyük bir uçurum vardı.
Gazeteciler festival alanına uzak ve maalesef kötü bir otele atılmışlardı.
Festival komitesi bu yıl gazeteciler için işlerini daha rahat yapabilecekleri, daha iyi dinlenebilecekleri ve katılımcılarla daha kolay kaynaşabilecekleri bir mekan seçmiş. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA