Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Üçüncü dünya savaşı mı?

Dünyanın gözü şimdi Suudi Arabistan'daki "Prens Darbesi"nde... Dünyaya "yolsuzluk ve modernleşme" hamlesi olarak sunulan bu darbenin perde arkası hayli karanlık. Kuşkusuz iç siyasi nedenleri var ama asıl belirleyici olan küresel hesaplar.
Arap Baharı'na Mısır darbesiyle set çeken küresel güçler, şimdi "ılımlı İslam" soslu Suudi darbesiyle bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn ediyor.
Hollywoodvari büyük bir prodüksiyonla karşı karşıyayız. İçinde kralla prensin darbeciliğinden, tutuklu prenslerin şaşkınlığına, insanlığı umursamayan ve sadece "önce Amerika" diyen başkandan, ölüm tehdidi alan başbakana, 2 trilyon dolarlık Aramco ile ilgili kârlı borsa hesaplarından, 3. Dünya Savaşı ihtimali doğuran kirli savaş planlarına, milyar dolarlık silah alımlarına kadar her şey var.
Üçüncü dünya savaşı patlar mı bilemem ama 5-6 yıldır sürdürülen kontrollü kaos projesinin derinleşerek süreceği ve yeni bir sayfa açılacağı kesin. Adım adım buraya gelindi. Mısır'da halk hareketi darbeyle durduruldu, Libya yok edildi, Tunus susturuldu, Irak parçalandı. Ve binlerce insanın katledildiği, göç ettirildiği Suriye harabeye çevrildi. Orada Esat diktatörlüğüne destek için önce DEAŞ canavarı, sonra da İran devreye sokuldu. Şii hilalinin önü, İran'ın kara kaşı kara gözü için açılmadı. İran bu gerçeği gördü mü dersiniz?
Aynı şey PKK-PYD, hatta Barzani için de geçerli. ABD veya küresel güç odakları babalarının hayrına Kürtlerin önünü açmadı, açmıyor. Barzani bunu en son çok acı biçimde yaşadı. Öcalan, takipçilerine zaman zaman çıkarcı bir yaklaşımla "Kim daha fazlasını veriyorsa onunla anlaşın" diyecek kadar düzeysizleşiyordu ama şunu da söylüyordu: "Ulan salaklar ABD size ne verir, karnınızı deşer."
Dün bölgede Şii hilalinin önünü açanlar bugün bir yandan Suudiler üzerinden Sünnileri ve PYD üzerinden de Kürtleri harekete geçiriyor. Hedefte İran var ve Şii-Sünni çatışması an meselesi... Bu kirli oyuna itiraz edecek Katar ve Türkiye de hesabın içinde ve sıkıştırılıyor. Özellikle bölgeyi dizayn etmeye karşı çıkan ve oyunu bozma potansiyeli olan Türkiye, siyasi ve ekonomik açıdan sıkıştırılarak susturulmak isteniyor. En son ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un "Esad ailesinin hükümranlığı sona eriyor" demesi hayra alamet değil.
Görünen o ki, dünya yeni bir emperyalist paylaşım savaşının eşiğinde. Ya küresel emperyalist sistemde derin bir gedik açılacak ve inişe geçecek ya da devletlerin içe kapandığı, herkesin kendi derdine düştüğü hatta birbiriyle savaştığı karanlık bir çağ başlayacak.
ABD ve AB'deki iç sarsıntılar, Çin'den İngiltere'ye uzanan yeni Demir İpek Yolu, Doğu'nun dinamizmi ve İslam coğrafyasındaki sahici arayışlar ve sorgulamalar birinci olasılığı güçlü kılıyor. Tabii bu noktada, bölge ülkelerinin kurulan küresel tuzağa ortak akılla cevap verip veremeyecekleri de önemli.
İşin bir de iç siyaset ayağı var. Türkiye açısından bu önemli çünkü iç siyasette muhalefetin derdi, bu küresel kuşatmadan bir iktidar çıkartmak. Oysa sorun iktidarı aşan bir beka sorunu ve küresel güçlerin bölgesel hesaplarıyla ilgili. FETÖ'nün arkasında durmaları, PYD'yi silahlandırmaları, Rıza Sarraf olayı veya vize meselesi hepsi Türkiye'yi kuşatma planının birer parçası olarak kullanılıyor. Ne yazık ki bu büyük tuzak görülmüyor.
Bölge gergin ve gerilen ipin Irak'ta mı, Lübnan'da mı yoksa Suriye'de mi kopacağı merak ediliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA